ergenlik döneminde neredeyse her şeye anlam yüklemek hadisesinden dolayı ortaya çıkan durumdur. bir dönem sizin için ciddi anlamlar ifade eden birçok şey zamanla sizdeki önemini yitirir. sizde "eskileri" tebessüm ederek anarsiniz.
egonun tavana vurduğu zamanlar çoktan hayal olmuşsa elini nereye atsan boş dönüyorsan ve yaş 30'a yaklaştıysa; hayatına yön veremediysen hala maalesef özel biri değilsin, sıradan bile değilsin. üstelik sil baştan yapmak için çok geç kalmışsın.. hayatına böyle devam etmeye alış denilecek durum..
her insanın başından en az bir defa geçen olaydır. eksiklerini, kusurlarını görürsün ve daha önce içinde olan "diğerlerinden farklıyım, ben özelim" duygusu uzaklaşır gider sizden. kısacası insan kendine olan özgüvenini yitirmeye başlar. önemli olan bu noktadan sonra kusurlarınızı ve eksiklerinizi görüp -giderebilecek olduklarınızı gidererek- onlarla yaşamayı bilmektir. işte bunu yapmayı başarabilirseniz bu sefer o kusurları değil; başarılı olduğunuz, iyi olduğunuz konuları ve yeteneklerinizi görmeye başlayacaksınız. ve kaybettiğiniz o özgüveniniz yeniden yerine gelecektir.
mavi veya kırmızı hap yutulur ve hiçbirşeyin değişmediği farkedilir. bilgisayarınızın başına geçersiniz, kim olduğu beli olmayan birinden mesaj alamazsınız, sonra kapınızı trinity falan da çalmaz hiç beklemeyin üzülüyorsunuz sonra.
seninle resim çektirirken verdiği pozun aynısını, başkasıyla da çekilirken verdiğini görmektir. sen hariç tüm mahalleye verdim dese bu kadar koymaz inanın.
özel olmadın ki sen hiçbir zaman. içten içe durumun böyle oldugunu biliyordun ama hissettirmiyordun kendine, düşündüğün şeyi kendine bile itiraf edemiyordun. insanlar vardı çeşit çeşit. ve onlar varken daha mutluydun, çünkü onlar için önemli sanıyordun kendini. yokluğunda yeri aranılan insan olmuştun. bu senin çok hoşuna gidiyordu itiraf et. egonu mu tatmin ediyordun yoksa? ama yok yok. öyle açıklanıcak bi'olay mıydı bu? ''egomu tatmin ettim, bekliyorum'' nidalarıyla kestirip atılacak gibi değildi bak. çünkü o insanlar da senin için önemliydi. bazen birtakım olaylar oluyordu ve kalbin daha farklı atıyordu. o zamanlar sen daha özeldin, güzeldin, sevilendin.
zaman aşımına uğruyordu bazen birtakım olaylar ve kalbinin nasıl attıgını tam bilemiyordun. o her zaman korktuğun şey başına gelsin istemiyordun. ahh, ama nasıl bu kadar hayalperest olabiliyordun?!! duygular her zaman aynı şiddette oluşmuyordu ki.. senin süpersonik isteklerinle alakalı değildi ki bu. karşındaki insanın kafasına silah dayayıp diyemezdin ya? ''lütfen bana hep beklediğim alakayı göster'' demek utanç verici geliyordu. ve senin istediğin aslında tam olarak bu da değildi. ımmm, hakikaten mümkün olmayan şeyler mi istiyordun? önemli olmak kötü müydü? senin için paha biçilemez olan biri tarafından önemsenmek güzeldi. onun gözünde herkesten farklı oldugunu sanıyordun, sen başkalarına benzemiyordun ve hep öyle kalmayı istiyordun. çünkü böyle hissetmek senin için vazgeçilmez olmuştu. süper ego el salla el salla!!
yavaş yavaş gerçek olanların farkına varıyordun. aslında senin kimseden farkın yoktu. ne çok sevilen biriydin, ne de çok özlenen biri. sıradan bir insandın sen de. evet canını çok yakıyordu bunu hissetmek. ama her şey ortadaydı işte. paha biçemediğin o insan var ya. yakıp yıkıyordu senin bütün özelliğini. onun gözünde özel olmamak, olamamak her şeyden soğutuyordu seni. zevk dediğin nasıl bir şeydi acaba? o da bir başka bahara kalsın. bir de sen çok beceriksizdin hiçbir şeyin sonunu getiremiyordun, özel olmadıgın gibi. ne olacaktı senin bu halin? memleketten beterdin..