dünya kaynaklarının %30'unu abd tek başına tüketiyor. buna avrupa'yı da eklediğinizde bu oran %50'yi geçiyor. bu yüzyılda küreselcilerin türkiye'ye biçtikleri bir rol var. o da türkiye'yi küçük çin yapmak. çin büyük devlet, ama nasıl büyük devlet? sanayisinin %60'ı avrupalı ve amerikalı şirketlerin. günde 10$'a köle gibi çalıştırdıkları işçiler sayesinde maliyetlerini çok aşağıya çekiyorlar. çin'de sosyalizmin adı kalmış sadece. dünyanın en büyük köle pazarı haline gelmiş durumda. ama tabi bu kadar büyük ihracat yapınca da devlet güzel vergi topluyor. çin'de ki muazzam devlet yatırımlarını görüyorsunuz. ama bundan halk faydalanamadıktan sonra, sefalet içinde yaşadıktan sonra sikeyim öyle devleti. peki üretilen mamuller nereye satılıyor, bütün dünyaya. en büyük müşterileri kim? avrupa! yani avrupa ve amerika çin'i fabrika olarak kullanıyor. bakın avrupa bütün tersanelerini ve ağır sanayi fabrikalarını kapattı. neden? avrupa'da bir cafe'de garsonluk bile yapsanız alacağınız asgari ücret 2000 euro civarı. bu tip ağır sanayi işyerlerinde çalışanlara vermek zorunda kalacakları ücreti siz düşünün. o yüzden avrupa bütün sanayisini çin'e taşıdı. şimdi geriye ikinci bir maliyet faktörü kalıyor, o da taşıma maliyetleri. mamuller çin'den avrupa'ya genelde konteyner gemileri ile getiriliyor. bu gemiler hızlı olmasına rağmen o kadar mesafeyi katetmesi 15 günden fazla sürüyor. bu gemilerin günlük navlun ücretleri çok yüksek. taşıma maliyeti mamul fiyatının neredeyse ikiye katlanmasına neden oluyor.
işte bu nedenlerden ötürü avrupa buna yeni bir çözüm arayışına girdi ve sizce bu bahsettiklerim için en uygun coğrafya neresi? işte türkiye'ye yapmak istedikleri de bu. güzel vergi toplayan, otonom yatırımları arttıran bir devlet ama sefalet içinde ki bir halk. farkettiniz mi, akp son bir kaç yıldır güzel vergi topladı ve yol, köprü gibi otonom yatırımlara ağırlık vermeye başladı. ama işsizliği azaltacak bir fabrika kurmadı! dikkat ederseniz bu yatırımlar o bahsettiğimiz taşıma maliyetlerini düşürmeye yönelik. zaten akp deyince akla gelen ilk şey "yol yapmak" oluyor. herhalde bu laftan sonra şimdi kafanızda bazı şeyler canlanmaya başlamıştır. tıpkı çin gibi yatırımlar arttıkça artıyor ama halkın hem gelir seviyesinde hem de işsizlikte senelerdir bir iyileşme yok. aksine iktidara geldiklerinde 2,5 milyon olan işsizliği 5,5 milyona çıkardılar. neden? çünkü işsizliği kullanacaklar!
avrupa sanayisinin bir kısmını türkiye'ye taşımaya dünden razı. ama ortada bir engel var, yüksek işçilik maliyeti! işte akp iktidara geldiğinden beri bunun çalışması yapılıyor. akp iktidarı döneminde işçi, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar sömürüldü. iki yıl önce kıdem tazminatını kaldırmaya çalıştılar, kuvvetli bir muhalefetle karşılaştıkları için şimdi böyle bir "kiralık işgücü kanunu" çıkardılar. bu iş içinde özel istihdam büroları adı altında "modern köle pazarları" oluşturdular. başka bir konu; sizce ülkede bu kadar işsiz var iken suriyelilere "asgari ücretin yarısını aşmamak şartıyla" çalışma imkanı sağlayan yasayı neden çıkarttılar? bunun cevabı yukarıda bahsettiğim konu olabilir mi? başka bir konu daha; sizce bu kadar işsizlik varken, ülkenin sanayi kapasitesi belli iken, vatandaşın gelir seviyesi bu kadar düşük iken, ülkenin eğitim seviyesi ortada iken hala daha en az üç çocukta ki ısrar neden? hayırdır 80 milyonun nesli tehlike altında mı? avrupa'nın en kalabalık ikinci ülkesinin yani. peki yaşanan bir nüfus patlaması nelere sebep olur? bir kere standart zekaya sahip bir insan gelir artmadan payda artarsa sonucun küçüleceğini yani sefaletin daha da artacağını hemen anlar. ikincisi bu sefalet içindeki sayısı katlanarak artmış çocukların ve gençlerin hepsinin aile olarak iyi bir eğitim almasını sağlayabilecek misiniz? işte burada ikinci faktör oluşuyor; o da cehalet! alın size akp'nin beslendiği iki kanal; sefalet ve cehalet! eğitim almamış ve yoksulluk içinde ki bir insan ne iş yapacak? tabi ki işçilik! peki işsizliğin tavan yaptığı bir ortamda işçiler neye razı olmak zorunda kalır? daha az ücrete!
daha az ücret nedir? maliyetlerin azaltılabilmesi yani avrupalı'nın daha ucuza tüketebilmesi demektir. ha bir de kulun kula kulluk etmesi demektir. insanı kendine esir etmektir. çünkü o artık ölümle nefes almak arasında ki çizgiye gelmiştir. işte bu yüzdendir asgari ücretle çalışıp makarna yardımına muhtaç olmasına rağmen hala daha allah başımızdan eksik etmesin diyenler. biraz geniş açıyla bakın ve büyük resmi görün!
şu sıralar, yetkilerinin mevcut iktidar tarafından arttırılması için uğraşılan bürolardır bunlar. tıpkı kıdem tazminatı'nın fon adı altında toplanması tezgahı gibi bu da türkiye'de çalışan kesim için son derece tehlikelidir. son olarak cumhurbaşkanı veto etti. bu yetki olayı yasalaşırsa biliniz ki; artık türkiye'de çalışma sistemi adına hiç bir şey eskisi gibi olmaz. güvencesiz çalışma koşulları ve işçi kıyımlarının önüne kimse geçemez. geleceğini düşünen bireylerin; toplumsal tepkiye dahil olması gerekir. hee ben patron olacağım diyorsanız o ayrı.
modern amele pazarı sistemi. ama ameleler günlük 100-150 lira alabiliyorken bu büroya bağlı olarak çalışanlar ezildikçe ezilecek maaşlara ve iş güvencesi olmadan çalışmaya mahkum olacak. osmanlı'da köle olsan bundan iyi, hiç olmazsa kölelikte efendilerin seni besleyip, giydirmek zorunda. sana kalacak yer gibi ihtiyaçlar için yer vermekte. bu uygulamanın kölelikten tek farkı kölenin sahibi kölesinin her türlü ihtiyacını karşılar. bu sistemde ise hiç bir ihtiyacını sağlamadan seni çalıştırıyor.
ben de dahil olmak üzere; şu sözlükteki herkesin hatta sözlük yurdun aynasıdır mantığıyla tüm türk halkının taaa aklının bilmemneresine büyükabdestimi yapayım.
böylesi önemli bir konuda yazılanların sayısına bak. yazan arkadaşları canı gönülden kutlarım. yok kızlar, yok altıncı nesil, yok kürt, yok uygur.... yeter ulan.
başınıza ne geldiğinin farkındamısınız efendiler. bir kere açıp okudunuz mu bu yasa ne getirecek, herkes çalışma hayatında öyle yada böyle. babasının imparatorluğunu yönetecekler devam etsin kızlı, altıncı nesilli başlıklarda takılmaya. ya başkasının işinde çalışmak zorunda olanlar...
allahınızı severseniz bir bakın şuna yaa. yahu kölelik diyor kölelik.
taşeron sistemi artık temizlik, güvenlik gibi birimlerle sınırlı kalmayacak. artık herhangi bir dalda çalışan herhangi bir firma, istediği kadar çalışanını, çalışacağı departman, yapacağı iş farketmeksizin bu bürolardan temin edebilecek.
yani olay şu ;
sen bir bankacısın, iş yok aradın taradın bişi bulamadın. işte denize düşen yılana sarılır modeli gidip bir özel istihdam bürosuna kaydolacaksın. sonra ordan sana bir haber : yarın istanbul bilmemnebank bakırköy şubesine git işe başla. sevineceksin. gidip çalışacaksın günler geçecek, bu süre zarfında şanslıysan sigorta primlerin ödenecek, ama o ne ? bankadaki bir üstündeki amir pozisyonundaki biri kıl kaptı sana herhangi bir nedenden. hooppp bir telefon özel istihdam bürosuna : kardeşim bu son gönderdiğin adamı al burdan...
bankaya göre hava hoş. dedim ya taşeron sistemi. ay sonunda büro bankaya bir fatura kesiyor, banka seninle ilgili her ay o faturaya istinaden hizmet bedeli ödüyor büroya. hepsi bu. senin sigortanı büro ödüyor, tabi öderse.
bunun için kıdem tazminatı kıl yün gibi şeylerle alakası olmayacağı için banka, keyfi adam değiştirebilecek.
işten atıldın. hooppp, sigorta primleri ödemen durduruldu büro tarafından. toplam 4 ay çalışabilmişsin. ne güzel.
2 ay sonra bir telefon daha bürodan : yarın bilmemnebank sarıyer şubesine git işe başla.
anlayabiliyormusunuz sevgili türk halkı.
bu şekilde bölük pörçük çalışmaktan, işyerin neresi belli olmayacak. tabi bu olunca yıllık izin hakkı diye birşey olmayacak. sabit bir işyerin olmayacağı için grev hakkın da yok. ya eşşek gibi çalışacaksın ( gerçi keyfiyen adam kovmayı o kadar müsait hale getiriyorki bu yasa, eşşek gibi çalışman da seni garantiye almıyor ), yada çeneni kapatıp kendi işini kurmaya bakacaksın.
ama bakıyoruz gündemde ne var ? münevver karabulut cinayeti bilmemkaçıncı gününde yine aydınlatılamamış, ( tamam ben de üzülüyorum ama ) kaç tane uygur türkü ölmüş, kemer'den, alanya'dan tatil manzaraları, abuk sabuk bir ülkenin bilmemne bakanının türkiye'ye ziyareti, kıl yün vs vs.
gözünüzü açın ulan artık açııınnnnnn!!!!!!
aziz nesin bi yerleri yırtılana kadar gülüyordur mezarında. hamuna kodumunun beyinsiz aptalları sizi.
ben şahsen kimsenin kölesi olma taraftarı değilim.
şimdi rahat rahat girin, kızlı, fenerli, nesilli, kürtlü , bekaretli entrylerinizi.
bir işyeri açıp sizden birkaç tanesini alınca ben de çok entry girecem. *
edit : zaten nerde bizim halka bir kazık sokacakları zaman geliyor meclisimizin, anaa ... bir bakmışız kendimizi apayrı bir konuyu tartışırken buluyoruz. böyle medyanında taaaa....
bir isci ne zaman kendi rizasiyla calismistir ki zaten? Mecburiyetten en agir kosullarda calisan iscilerin sayisi milyonlardir. zaten 'mal' gibi gorulen isciler bu yasayla birlikte tam bir 'mal' olacaklardir.
akp hükümetinin, işsizliğe karşı geliştirdiği uygulamalardan. kabaca işverenlerin işçilerini bir başka işverene kiralayabilmesine olanak tanıyan bir uygulama.
her akp uygulaması gibi kamuoyunda çokça tartışmalara sebep oldu.
özellikle işçi temsilcileri uygulamda çokça eksikliler olduğunu belirtmekte. en çok karşı çıkılan ise, bir işçinin kendi rızası olmadan başka bir iş yerinde çalışacak zorunda olması.