Bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti.
Öylesine kalabalıktı ki,
Sevdiğini anlamadı.
Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.
Işıklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamıyordu artık.
Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor tutamıyordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamıyordu.
Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.
Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadı dişinin duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından.
Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı...
Varamadı.
Ora öyle karanlıktı ki.
Öldüğünü anlamadı.
önce bir dize ile geldi. okudum, okudum şaşırdım.
anlamadan, anladım. anladığımı anlamadığımı da anladım.
anlam nedir anlamadan anladım.
bir gün bir kapı açıldı. aşk geldi.
anladım ki anlamı anladığımda gelir bu aşk!
şimdi evimdesin, sen, aşk ve anlam.
bu kadar mı basitti? ya da bu kadar mı ulaşılmaz?
hep her yerde idin ama şimdi tam özgür.
her şeyin bir zamanı var anlamadan anladım.
ne demek gerek çok?
iyi ki varsın olmakta..
Basit kelime oyunlarıyla liseli genç şairlerin şiirlerine benzer eserleri olan kişidir kanımca. Liseli şairlerden tek farkı yaşınında verdiği olgunlukla şiirlerine anlam katmasıdır. Fakat şiirde her ne kadar anlam olsa da kelimelerin ahengi daha önemlidir. Özdemir Asaf ise sen beni gördün, ben senin görgüm, görüştük, görüldük gibi saçma, basit, hatta çocukça kelimlere başvurmuş az biraz da anlamla nasıl olduysa bu üne kavuşmuştur.
Örneğin: Ona seni anlattı,sana onu anlattı..
Başı ona anlattı,sana sonu anlattı..
Yarım yarım yaşayan darmadağın evlere
Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı.
Ya ben bu şiiri anlamıyacak kadar basit zekaya sahibim ya da Özdemir Asaf da birçok şair gibi ıssız sanatçı'yı ya da anlaşılmayan sanatçıyı oynamıştır.
lavinyaaa
sana gitme demeyeceğim
yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyecegim...
üşüyorsan ceketimi al günün en güzel saatleri bunlar
bir feridun düzağaç yorumu süper br beste ve özdemir asaf...
Şimdi kocaman denizlerde, kocaman gemilerde
Neden yok küçüklüğümüzdeki büyüklüğümüz;
Çocukluğumuzun bahçelerinde, o evlerde
Kağıttan gemilerimizi yüzdürdüğümüz.
Bir şeyler mi kalmış çocukluğumuzda,
Çocukluğumuzla çözdüğümüz...
Bir devlete benzetiyorum kendimi.
işim gücüm bitmiyor.
Bir türlü yetişemiyorum odamda.
Her istediğim kitabı alamıyorum.
Planlar içinde geçiyor ömrüm,
Başlayıp tamamlıyamıyorum
Bir devlete benzetiyorum kendimi
içimdeki hükümetin gidişini anlamıyorum.
Yıllar ötesini düşünür düşünmez,
Hemen mesut ve zengin oluyorum.
Nedense geçmiş günler unutuluyor.
Tarih kitabı gibi hatıra defterlerimi okuyorum.
O gece ben olmayacağım.
Utancımdan bakamadığım aynalarda
Güldüğünüzü gecedir.
Gecelerinizi karıştıracak gitgide
Olmayanlarınızın çoğalması.
Benim olmadığımı duyduğunuz bir gece
Korkacaksınız.
Şimdiden düşünüyorum son kalanımızı
Son gidenimizin bu gecesinde.
Ama bir gece olacak, ortalarda bir gece..
içinde siz de olmayacaksınız,
Ayrıca.
Ona seni anlattı,sana onu anlattı...
Başı ona anlattı,sana sonu anlattı...
Yarım yarım yaşayan darmadağın evlere
Birin ne kadar bütün olduğunu anlattı.
Mektuplar aldım sevindim,
Birinde denmiş geliyorum
Öbüründe yazılmış geleceğim.
Bekledim bekliyorum.
Bir yaşam verdim.
Açtım bir başkasını,
Uzun-uzun yazmış gel.
Okumadan arkasını
Gittim gidiyorum
Bir başka yaşama bedel.
Biri demiş sen, biri demiş ben.
Seni ben anladım, beni sen.
Bir yaşam daha verdim
Beklerken giderken dönerken.
Kaldı elimde üç-beş mektup,
Üç-beş yaşam.
Bir onları da açsam okusam
Önceki yaşamları unutup
Ya beklesem, ya da gidip arasam.
iki dizede neler anlatılabileceğini gösteren şair. her harfine onlarca anlam yüklüyor aslında; hem uzun hem kısa, birden okunup bitti sanılan ama beyinde yankılanması son bulmayan anlaşılmaz gibi görünen asaf'ça...