her üçü de aynı siyasi akımın devamı olan akp'nin, demokrat parti ve menderes'e sahip çıkarken, anavatan partisi ve özal'ı görmezden gelmesidir. farkı yaratan, mağduriyettir.
özal mağdur eden tarafta olduğundan işlerine gelmez ama menderes mağdur olduğu için onunla özdeşleştirilmeyi mazoistçe içselleştirirler.
Özal'ın zehirlendiğine dair dedikodular olsa da bunun net bir şekilde ispatlanamamış, zehirlense dahi kimlerin zehirlediği konusunda kafa karışıklığının giderilememiş olmasıdır.
Dahası Özal dönemi basın ve medya arşivlerinden çok rahat şekilde takip edilebilir, yolsuzlukların, rüşvetin, hayali ihracatların, naylon faturaların, %100'ü bulan enflasyonların, arpacılığın, akraba kayırmacılığının (evlat özallar), bir başbakanın çocuklarının skandallarının (zeynep özal davulcu kocası asım vs), her şeye burnunu sokan bir first lady'nin, PKK'nın kök budak saldığı bir dönemin her türlü izi, bugün AKP'ye oy veren kuşağın gerek bilinç gerek bilinçaltında yer etmiştir; o yüzden bunları görmezden gelip de yutturamıyorlar Özal şöyleydi Özal böyle temizdi böyle pırıl pırıldı diye; karşılarındaki anti AKP kitlesi (ve tabi Uğur Dündar, Levent Kırca, Emin Çölaşan gibi AKPLileri gıcık eden tipler o dönemde de ön plandaydılar) bugünkü yeni nesil AKPliler gibi koyun değil, yemezler öyle numaraları.
Velhasıl Menderes'in ezanı Arapça yapmış olması bile, bağnaz, düşünmekten korkan taşra Anadolu halkı için yeterli...