Kökenbilimsel olarak baktığımızda bugün Türkçenin içerisine girmiş olan çoğu sövgü, özünde yabancı dillerden Türkçeye geçmiştir. Çok varlıklı bir dil olan Türkçe, sövgü yönünden oldukça yoksul kalmıştır.
Türkler, Türkistan'da diğer uluslarla kültür etkileşimi içerisine girmeden önce sövgünün karşılığı olacak sözcükleri çok az kullanıyorlardı. Ancak Batıya doğru göç hareketleri Türkleri yeni kültürlerle tanıştırmış; yeni kamularla(halk) iletişime geçen Türk kütleleri bu ulusların dillerinden de etkilenmişlerdir.
Yüksek bir erdem düzeyine sahip olan Türk ulusunda, sövgülerin çoğunun özünü oluşturan yasak ilişki, büyük bir suç sayılmasından ötürü; bu doğrultuda sövgü oldukça azdır.
Dilimize girmiş olan ''orospu, fahişe, aşüfte, şıfrıntı, piç'' gb. sövgüler hem iş ve konum bildiren, hem de yerme olarak kullanılan sözcüklerin çoğu Arapça, Farsça, Rumca ve Ermeniceden alıntıdır. Eski Türklerde ''fahişelik'' gibi bir kurumun olmayışı ''pezevenklik'' diye bir iş kolunu da ortaya çıkartmamış, dolayısıyla böyle sözcükler sövgüye dönüşmemiştir.
Ancak Batıya doğru kaymakta olan Türk ulusu, diline bu sözcükleri aldığı gibi, daha sonrasında anlamı ayrı sözcükleri de sövgü olarak kullanmaya başlamıştır. Eski dönemlerde ''güzel'' anlamına gelen ''yosma'' sözcüğü kimi süreçte ''hafifmeşrep'' sözcüğüyle koşut(paralel) kullanılmaya başlanmıştır. Özünde pusat anlamına gelen ve Osmanlı yapıtlarında rast geldiğimiz ''yarak'' sözcüğü Anadolu'da anlam değişikliğine uğramış ancak Türkistan'da gerçek anlamını hala korumaktadır. Kılıç manasına gelen ''tığ'' sözcüğü de erkek eşey(cinsel) organını belirtmek için bir dönem kullanılmış, Köroğlu'nun yırlarında(şiir) da gözükmektedir.
Türkistan'da ve Azerbaycan bölgesinde de durum Türkiye'deki gibi olup, orada da en çok kullanılan yergi ve sövgüler(petux, gijdillax) yabancı kökenlidir.
Türkler, diğer uluslardan önce çok yüksek bir erdem düzeyindeyken, yabancı uruklarla iletişime geçtikçe onlardan etkilenmiş ve neticesinde bugün sövgüyü yaşamının bir bölümü durumuna getirmişlerdir.
erkek eşey organlarının türkçede adları vardır. bunları yorumlarken el, ayak gibi yorumlamak gerekmektedir. bunların sövgü olarak kullanıldığına denk gelmedim. ancak olası ki bu sözcüklerden sövgü elde ediliyordu. ancak bunlar yalnızca birkaç ad kökenli sözcüğün eyleme dönüşmesiyle gerçekleşse gerek. bu topraklara geldiğimizde ise buna oldukça çok denk geliyoruz.
Bu husus oldukça ciddidir. Öz türkçede küfür yoktur demek yerine, Küfür anlamına sahip sözcük yoktur fakat sonradan küfür "işlevi" kazanan sözcükler vardır.
Bakın, işlev ve anlam. Kelimelerin özsel anlamlarına bakıldığında bugün küfür dediğimiz çoğu şeye "ne alaka" deriz ama gerek etkileşim gerekse farklı türde gelişimlerin nedeniyle kelimeler böyle işlevler kazanmıştır.
Yarak kelimesi küfür olmasa da örnek olmak bakımından en uygunu; yarak kelimesinin kökü, yaramak ve yarmak olarak ikilidir. Ve yarak ise tıpkı tarak-tarayan ilişkisi gibi, yarak-yarayan anlam ilişkisine sahiptir. Yarmak kökünden yarak ise, yarmaya yarayan demektir. Buradan hareketle işe yarayan ve yaran olarak yarak'a alet ve/veya silah denilmiştir. Daha sonra erkeğin cinsel organını alet ve silah olarak düşünen kimseler ve kültürlerce yarak bugünkü anlamını almıştır.
Yine tekrar ediyorum, öz türkçede küfür anlamına sahip kelime yoktur; sadece sonradan küfür işlevi kazandırılmış kelimeler vardır.
azerbaycan'da ''arı soktu'' derseniz gülerler. ''arı sanctı' demeniz gerekli (anadoluda da ''kaktı'' denir). aynı şekilde azerbaycan yaraklı kuvvetleri de bize komik gelir.