mavinde kaybolmaktı hayat sanırım,
gökyüzünde uçar gibi hissetmek, uçsuz bucaksız
okyanuslarda özgürce dalgalanmak
gibiydi mavinde olmak
yaşlanmaktı kiraz ağaçlarının altında hamakta yatıp
engin maviliğinde uyumak, yanımda senin olduğunu bilerek
uyandığımda ilk seni görererk
gözlerimi ilk açtığımda göreceğim seni
beni engin maviden alıp, kırmızının koynuna bırakacak
zaten aşkın rengi değilmidir ? kırmızı
herşeyi unutturan , bazen kelimleri bile hafızanın koynuna iten o kırmızı
durup bir fotoğrafa baka kalmanı sağlayan kırmızı
yıllar geçsede değişmeyen hala beni benden alan kırmızı
orada yaşlanılmaz mı? mükemmel mavinin gölgesinde
kırmızının yanı başında
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hala arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkğ belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir.
başka kızlara bakamamak...
baksanda onu görmek.
onu görmek için başka kızlara bakmak.
bakmak...
gözlerini kör edercesine güneşe bakmak.
gözünün yanmasından onu sorumlu tutmak.
onu sorumlu tutup kendine kızmak.
kendine kızıp, kendini cezalandırmak.
içip içip ağlamak.
ağlayıp elini telefona uzatıp arayamamak.
cesaret kaybı.
belki büyük bir insanlık ayıbı.
belki bir aşkın bitişi.
bir alevin sönüşü.
belki de aranmayı bekleyen sevgilinin ümitlerini bir kez daha kırmak, yıkmak, suya düşürmek.
öyle bir sevmek ki herşeyi güzelliklere bulayan, tüm siyahları gökkuşağına çeviren. öyle bir sevmek ki yokluğunda nefessiz bırakan, varlığıyla çoğaltan... öyle bir sevmek ki hergün yeni birşeyler öğreten. öyle bir sevmek ki tarifsiz, çok çok çok fazla... aşığım ben O'na ...
öyle bir sevmekti ki zamansız zamanlarda zaman yaratmıştık sevgimize. öyle bir sevmekti ki en zorundan,en bilinmeyeninden, en çıkarsızından, en imkansızından... öyle bir sevdim ki senede bir gün senin olma ihtimalini göze alabilecek kadar. sadece bir gün.
öyle bir sevmek ki, hep icine icine atip bir turlu konusamamak ve sonunda kavusamamak. öyle bir sevmek ki aptallaşmak ve kaybetmek. öyle bir sevmek ki sadece mutsuz olmak! Eriyip, bitip tükenmek.
öyle bir sevmek ki;
kendinden vazgeçmek düşünürken onu, öyle bir sevmek ki onun yokluğunda kendini attığın her kucaktan her gün, her saat nefret etmek, anlatılamaz öyle bir sevmek ki, onun senin yüzünden mutsuz oldugu her anda kendini öldürmeni istemek bazen tarif edilemez. bazen kendini öldürmek istersin plastik bir bıçakla yada kör bir bıçakla, sonra düşünürsün ya o da üzülürse? senin böyle bir şey yaptığına belki seni hiç sevmediğini düşündüğün anlarda gelir böylesi duydular, anlam veremezsin neden böyle düşündüğüne belki sadece seviyorsundur onu kendinden, ailenden her şeyden çok. bilemezsin, onu öyle bir seversin ki ne ondan vazgeçebilirsin, ne onsuz bir hayattan o olmadığı zaman bir çok kez düşünmüşsündür yanındakine penisini ve kalbini kesip vererek senden uzakta oynaması gerektiğini söylemesini ve çoğu zaman bunu yapacak steril bir neşter yoktur yanında, eğer o zamanlarda yanımda steril bir neşter bulunsaydı şayet kesip verebilirdim yanımdakilere benden uzata oynaması için kalbimi ve penisimi. onu öyle bir seversin ki bütün varlığınla sevmemen gereklidir seni bunlar olmadan ne sevebilirsin sen onu, ne de sevebilir belki o seni.
Attila ilhan'ın şu dizelerini hatıra getirir:
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
hayır sanmayın ki beni unuttular
hâlâ arasıra mektupları gelir
gerçek değildiler birer umuttular
eski bir şarkı belki bir şiir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir
yalnızlıklarımda elimden tuttular
uzak fısıltıları içimi ürpertir
sanki gökyüzünde bir buluttular
nereye kayboldular şimdi kimbilir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir