Mutluluk neydi?
Mutlu olmanın anlamını anlat deseler anlatabilirim belki ama mutlu olduğumu iddia etme konusunda o kadar ısrarcı olmam sanırım.
Bir sürü sebebim olmasına rağmen sabah olduğunda umutlu uyanmama engel olan etkenlerin etkisinde uyanmama hakkımı kullanmak istiyorum.
Uyanmama hakkımın olmadığını söylüyorlar.
Güneş belki bir süre daha devam edebilir.
Ama bende güneşi çizecek renk nede anlatacak kara kalem kaldı.
Hala görebiliyorken yeni günün aydınlığını;ötenazi seçeneğini seçmek yaşıyor sayılırken daha görkemli.
Pek çok ülkede yasak olması benide şaşırtan bir durumdur fakat şu yönden bakarsak eğer ; Kişinin depresif hali doğru düşüncelerde bulunamaması ve belkide hastalıktan kurtulabilecek olmasına rağmen ölmeyi istemesi bu yasağın en doğru sebebidir.
hatta müzakerelerde ana başlık da yapıldı doğru hatırlıyorsam.
tedavisi olmayan ölümcül ve cok şiddetli ağrılı hastaliklarda bazen hastaların acıları öyle artar ki delirecek dereceye gelebilir. bu yüzden çoğu ağrı kesici de bir süre sonra işe yaramaz . bir hastanın yatakta acılar icine kalmasını hiç bir insan istemez tabi.
bir haktır. ne yani insanlar gidip kendini bir yerden mi atsın? kafasına mı sıksın? nasıl tıp ilerlediği için acısız ameliyat mümkün ve haksa ötanazi de haktır. insan ölürken acı çekmek zorunda değildir.
sonuçta böylesine rahat iken ölmek zorlamaya gerek yok. çürümüş bedenle de insan yaşamak zorunda değildir, hiçbir suçu olmadığı halde bok gibi bir yerde doğup her gün bunla yaşamak zorunda da değildir.
ben ötanaziyi destekliyorum, insanın yaşamaya ümidi kalmadıysa zaten gidip kendini öldürecek, bunu daha vahşi şekilde yaptırmaya ve daha çok acı çektirmeye gerek yoktur.
mesela bugün ötanazi yok kimse intihar etmiyor mu? ediyor tabi. amaç bunu daha sağlıklı şartlarda ve daha az acıyla atlatması. tabi bunun belli şartları var, gidip çok sıkıldım beni öldürün diyeni dikkate alacak halleri yok.
Ötenazi dünyada ilk defa 18. Yüzyıl’da Bacon tarafından ortaya atılmıştır. Bacon’a göre doktorun vazifesi, ıstırapları azaltmak ve hastayı sıhhate kavuşturmaktır. Burada ıstırapları azaltma görevi, yalnız tedavi edip iyileştirmekle değil, bazı durumlarda ona rahat ve kolay bir ölüm sağlamak suretiyle de gerçekleştirilebilir.
Ötenazi, "ölümün kaçınılmaz olduğu ve tıp biliminin var olan verilerine göre iyileştirilmesi olanağı olmayan veya dayanılmaz acılar içinde olan kişinin tıbbi yollarla öldürülmesi veya tıbbi yardımın kesilerek ölüme terk edilmesi" şeklinde tanımlanır.
Ötenazi aktif ötenazi ve pasif ötenazi olarak ikiye ayrılır. Aktif ötenazide hastaya direkt bir müdahale söz konusuyken, pasif ötenazide tıbbi destek üniteleri ve yardımları hasta için durdurulur.
Ülkemizde 1998 yılında yayınlanan Hasta Hakları Yönetmeliği'nin "Ötenazi Yasağı" başlıklı 13. maddesine göre, ötenazi yasaklanmış durumda. Söz konusu maddede şöyle deniliyor:
"Tıbbi gereklerden bahisle veya her ne suretle olursa olsun, hayat hakkından vazgeçilemez. Kendisinin veya bir başkasının talebi olsa dahi, kimsenin hayatına son verilemez."
yaşamından umut kesilen, öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın, acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine, yaşamına bir hekimce son verilmesi biçiminde gerçekleşen ölüm olarak tanımlanıyor. bu da cepte...
konu hakkındaki fikrim ise her hasta bireyin kendi isteği ve hastalığının götürüleri göz önünde bulundurularak yapılması gereken hatta bir noktadan sonra zorunlu olandır.
kelimeyle ilk defa 14. yaş günümde eniştemin kuzeni olan cerrah bir kanser hastası tarafından telaffuz edildiği sırada öğrendim. kendisi boylu poslu, belki de mesleği gereği son derece soğukkanlı, esprili, mantıklı, güçlü, dayanıklı bir adamdı. karısına ''n'olur bu testlerde kötü çıkarsa hollanda'ya götürüp ötanazi yaptırın. daha fazla dayanmak istemiyorum bu acıya'' demişti. bu ondan hiç beklemediğim bir düşünceydi. inanılmaz severdim kendisini. ne zaman yanına gitsem bana kocaman bedeniyle sarılır kolları arasında kaybederdi. çok hoşuma giderdi onun parfüm kokusu. aslında ona yabancı olmama karşın beni bu derece sevebilmesi beni inanılmaz mutlu ederdi.
hiç beklememiştim ondan ''ölüm dileği''ni... nitekim kızına, karısına vasiyet etti. vasiyeti yerine getirmezlerse diye eniştemden, kuzenlerimden, teyzemden söz aldı.
o testler iyi çıkmadı. ağrıları çok daha fazla şiddetlendi. kızları artık hollanda bileti bakmaya başlarken hiç bir şeye gerek kalmadı. tanrı sesini duydu ve yanına aldı.
turkiye'ye uzunca bir sure gelecegini sanmiyorum. zaten boyle birsey yasalasmis olsa senede en az 40-50 bin kisinin basvuru gerceklestireceginden de suphem yok. neyse zaten ilerleyen yaslarda baska ulkeden vatandaslik kapmis olurum. iste boyle bir 65 gibi bir veda yapilabilir. tabi bu fiziksel durumla da alakali. 65 yasinda hala kosabiliyor ve seks yapabiliyorsam belki 75 gibi dusunebilirim. eh arada kalpten olursem de sorun degil. o da bir otanazi sayilir. hem de iadesiz taahhutlu. ancak sunu da farketmedim degil. turkiye'de iken bu konu uzerine kafa yorardim. ulkeden ayrildigimdan beri neredeyse hic aklima gelmiyor.
isviçre ceza kanunu'nda ötanazi , kasten insan öldürme suçundan bağımsız ve ayrı bir suç olarak düzenlenmiştir . buna ek olarak intihara yardım etme belirli şartlarla yasal kılınmış ve böylece ötanazi konusu aşılmış gibi görünmektedir.
- hayırdır kanka ne iş?
- yav intihar edecem de, hele bana bi yardım et.
- tamam kanka.
- şimdi şu ipi boynuma sıkıca geçir benim ellerim titriyor.
- oldu mu kanka?
- la oolum çok sıkma lan boğulacam.
bence türkiye de yasal olmalı misal kanser olsam son seviyede olsa ötenazi olmak isterdim kurtuluş yok sadece acı dolu biraz daha zaman verebilir tıp ötenazi tek çare.