uğruna yılların feda edildiği,sınava girince yaşanan heyecanla birlikte bilgileri harmanlayıp üniversiteyi kazanmaya çalışılan sınav...bir bakıma (bkz: osurmadan sıçabilme sınavı)
bu sınava hazırlanmaktan mezuniyetine 3 ay kala sürmenaj olan,sınav esnasında kötüleşip masanın üstüne çıkıp oynayan,heyecandan öndekinin üstüne kusan öğrencileri bu duruma getiren,aşırı nüfustan dolayı ye3rine başka bir sistemin getirilmesinini şimdilik zor olduğu,3 saat 15 dk da gelecek planlaması yapılan tuhaf birşey.bir kerede kurtulmak en iyisi
okuyan her insanın korkulu rüyası. çok eleştirilir ama bir çözüm yolu bulunamaz. bulunsa da her bulunanın bir öncekinden daha da karışık olduğu durumdur.
öğrencinin sakin bir şekilde stres yapmadan girdiği takdirde binlerce kişiyi geride bıraktığı eleme platformudur. bir sınav olarak değil, geleceğe atılan koca bir adım olarak görülmesi gereken üfürükten bir mülakattır. biraz çalışma, biraz relax...iş tamamdır. valla.
odtü yada hacettepe'de girilince daha bir eziyet verici olan sınav.
öyle ki evden 1,5 saat önceden çıksanız bile yetişememe ihtimaliniz vardır.*
yolda arabaların içinde ebeveynlerinin yanında mutsuz ve uykusuz oturan összedeleri görür ve bir kez daha küfredersiniz.
trafik ise hem sizin hem babanızın küfretmesine sebep olur.
beklerken mikrofonu arabanın içine sokan muhabirlerse cabası..
ayrıca hiç heyecanınız olmasa bile sınava 2 dakika kala sınav salonuna girmeniz sebebiyle ateşinizin yükselmesine yol açar bu durum.
eh sonuçta kafa mafa darmaduman olur, saçmalamaya başlarsınız.
sınav kitapçığınızı nefes nefese elinize alırsınız.
2 dk. sonra 'sınav kağıdını almayan var mı?' diye soran görevliye 'beeen' dersiniz. o şaşırır, o şaşırınca siz de şaşırır ve önünüze bir daha bakarsınız. 'aa burdaymış.'
merak etmeyin kimse gülmez, herkes kendi derdine düşmüştür.
Ve sınav biter..
Yılların eğitimini su gibi akıp giden bir 3 saate sığdırmayı becermişsinizdir..
Aferindir..
2 sene önceydi bi ihtimal diye hazırlanmıştım sınava.. ablam girebildiyse başörtülü bende girebilirdim sınava.. böyle inanmıştım..
testler çözülmüş.. saatler feda edilmiş..
sosyal hayattan bi nebzede olsa soyutlanılmıştır.. tam bi yarışçı gibidir..
hepsi hayallerimi gerçekleştirmek için.. her hangi bi üniversitede psikoloji kazanıp yurt dışına gidicektim..
ve gelmiştir sınav günü.. değişik bi heyecan vardı.. değişikti işte.. evden koşarak çıkmıştım.. abim beni bekliyodu arabada.. arabaya bindim tam hareket edilicek çantam yook* koşarak gidilir alınır.. bi leylayımdır ki o gün çok feci.. arabada giderken herzaman hayaller kuran ben bu defa hiç bişey düşünmüyodum.. bi boşluk beynimde.. sanki boşalmış..
okulun bahçesine girilir.. burda kaderim belli olucak ne ilginç.. birileri soru sorucak.. ben cevap vericem kendimce.. bilgimce.. sonra doğru yanlış denicek.. ve sen aldığın sonuçla kaderinle başbaşasın..
tabii ilk önce sınava girebilmem lazım.. şimdi bunları düşünmemem lazım diyip sıyrılıyorum kendimden..
evet okulun bahçesindeydim.. kapıda polisler vardı.. havada hafif serindi.. ben havadan mı öyle titriyodum yoksa polislerden ürkmüş olduğum için mi?..
hayatımın hiç bi noktasında polisten korktuğumu hatırlamam.. ama o gün..
kapıya doğru yürüdüm.. evet bi tane polis gözümün içine içine bakıyodu.. dönüp kaçıp gidiyim.. yeter ki "giremezsin" "başını aç" demesini duymıyım.. sonra emeklerim geldi aklıma.. yürüdüm..
bayan polis gülümsedi.. o gülümse hala aklımda.. üstümü arayıp.. "geçin" dedi..
işte dedim işte geçtim.. hayallerime bir adım daha yakınım.. sadece bir adım daha kaldı.. giriyorum sınava.. giriyorum..
sınıfa nasıl gittim.. sıraya nasıl oturdum.. hatırlamıyorum.. sanki bi kafesteydim de şimdi özgürdüm havada uçuyodum..
sırada oturmuş.. aklıma gelen* bütün duaları okuyodum.. şimdi bütün düşündüğüm sorulardı..
bi erkek birde bayan hoca vardı sınıfta.. erkek olan bize kuralları anlatıyodu.. hiç bi tepkide vermemişti bana.. sevincim kat kat artıyodu.. bi kız daha vardı benim gibi yanlız da hissetmiyodum artık kendimi..
10 dk vardı sınavın başlamasına.. bende çaktırmadan sorulara bakıyorum.. ne kadarda kolaydı.. artık iyice uçuyodum ki.. birden diğer kız ayağa kalktı erkek hocaya doğru ilerledi.. "hocaam başörtüm sorun olmaz dimi" dedi ve hocanın aklına bile gelmeyen şeyi aklına getirdi.. erkek hoca bayan hocaya sordu ve..
"evet başörtülü arkadaşlar sınava böyle giremezsiniz" kulağımda
yankılanıyordu.. "giremezsiniz" hatırlıyorum da sadece o an "neden" demiştim.. "neden"..
öteki kız hemen çıktı.. ben çıkamıyordum.. çıkmak istemiyodum.. sadece 3 saat.. bırakın sorularımı çöziyim.. diğer arkadaşlardan ne farkım var ki.. sadece inancımı yaşamak mı hatam.. hepsini içimden söylüyodum.. sesim bile çıkmıyodu.. hani dayak yiyen bi çocuk sessizce büzülüp bi köşede durur ya.. gözlerinde hüzün ve dehşet vardır..
bayan hoca geldi yanıma hadi istersen lavobaya gitte orda aç gel dedi.. benden ne ses var ne bi tepki.. omzuma dokundu.. bu senin kaderin.. yapma böyle dedi.. o ana kadar tepkisiz durmuştum ama artık ağlamamaya boğazım isyan etti sanki parçalanıyodu.. ve göz yaşları aniden başlayan yağmur gibi akmaya başladı..
ayağa kalkıp son bir kez baktım kitapçığa.. hayallerim o kapağın altındaydı.. ama çıktım sıradan.. hoca bi kez daha "yapma" dedi..
koşarak geçtim koridoru hatırlıyorumda bütün hocalar kapıya çıkmış bakıyolardı.. aşşağıda ki lavobaya gittim.. artık sarsıla sarsıla ağlıyodum engel olamıyodum kendime..
dışarı çıktım annem gözlerinde yaş "almadılar dimi kızımı" "almadılar" ..
babam.. hayatımda bir-iki kere ağladığını gördüğüm babam ağlıyodu..
bahçenin ortasında durduğumu hatırlıyorum.. yağmur yağıyodu.. benimle yarışır gibiydi..
ve zil çaldı.. zil beynimde uğulduyodu.. camda hocalar.. "gel kızım, gir şu sınava aç başını" ne kadar da kolaydı onlar için..
annem bile peruk tak gir şu sınava emeğine yazık diyodu..
girmedim.. girmek bi an bile geçmedi aklımdan çok şükür..
açanlara hiç kızmadım.. tercih meselesi.. bu insanın iç dünyasıyla alakalı aslında.. içim elvermedi.. girmedim..
o gün hayallerimi çaldılar demek belki çok arabesk olucak ama çaldılar..
ben hiç bırakmadım yinede onların peşini.. sabrettim.. bi kapı açılıcak dedim.. neşemden hiç bişey kaybetmedim.. hep güldüm..
ve ertesi sene.. hiç haberim olamayan bi okuldan haberdar oldum.. sınavsız alıyordu.. başörtülü okuyabiliyodun.. üstelik istanbulumda.. ve psikoloji bölümü var.. işte dedim işte benim kapım.. sabrımın mükafatı..
şimdi newport üniversitesi davranış bilimlerinde okuyorum.. hayalimi gerçekleştirdim..
izninizle öğrenci seçme sınavına burdan naniiik yapmak istiyorum*
her türk gencinin girmek zorunlu olmasa bile girme zorunluluğu hissettiği, bilgi dışında insanı psikolojik ve biyolojik açıdan sınayan, hayatın sadece 3 saat 15 dakkikadan oluştuğunu özetleyen, ösym tarafından düzenlenen, üniversiteye kapak atmamımızı sağlayan sınavdır.
bir sene boyunca deliler gibi test kitaplarının yıpratıldığı, "günde bilmem kaç bin tane soru çözmeniz lazım" diyen rehber hocaları başımıza musallat eden, hakkında ösym götümü ye diye şarkı bestelenen, üniversiteye kelle seçme sınavıdır.
aslında çok da zor olmayan ama arkadaş-aile-okul-dershane işbirliğiyle sınava girecek olan gencimizin gözünde çok büyüttüğü sınavdır. bu gencimiz ne ilk defa bir sınava girecektir ne de öss onun için son sınav olacaktır. rekabetin artık hayatın her alanında olduğunu gören ve düzenli çalışan gencimiz eğer onun dışında gelişen bi sorun olmazsa muhtemelen iyi bir puan alacaktır. * ama nedense gençlerin psikolojilerini mahveden bir sınavdır. öss'ye hazırlanırken neredeyse her gün ağlayan ben, össden çıkınca bunun için mi ben 1 yıl boyunca ağladım, ne kadar aptalmışım demiştim. ayrıca bu sınavı hazırlayanlar bile her yıl full çekemezler. mutlaka yanlış yaparlar. hazırlayan için de giren için de baş belası bi sınavdır. *
(bkz: yas 18)
Uzmanlar, ÖSS'ye girecek gençleri tavsiye bombardımanına tutuyor...
"Çişinizi yapmayı unutmayın"dan, "kahvaltıda şeker yiyin"e kadar, ne ararsan var...
"Hayatının en önemli adımı bu... Silgini aldın mı, kimliklerin nerede, her soruya 20 saniye ayır, nefes al ver, şu konuya bir daha bak, saati kurdun mu..."
Manyağa çevirdiler çocukları.
Takma kafanı kardeşim...
Sen bana kulak ver.
Bak, zekâsının önünde esas duruşa geçtiğim, dolar milyarderi bir işadamı diyor ki...
"Ailemin durumu kötüydü, liseden sonra okuyamadım. Okusaydım, bir yerde maaşla çalışacaktım. Okuyamadığım için hayata saldırdım, patron oldum."
Tesadüf değildir bu.
Çünkü tek örnek değildir.
Türkiye'nin en zengin iki ailesinden birinin dedesi hamal, öbürünün dedesi bakkal.
Danıştay katili, hukuk mezunu.
"Nane Nane"yi söyleyen adam, makine mühendisi.
Bunlar hesapta eğitimli...
Rahmetli Sabancı, ortaokul terk.
Bill Gates, üniversite terk.
Bunlar da eğitimsiz...
"Başarılı" olmak için illa tıp okuman, "mutlu" olmak için illa Boğaziçi'ne gitmen gerekmiyor... "Sadece üniversite mezunları para kazanır" diye bir kural yok...
Çünkü diploma bir şeydir.
Ama her şey değildir.
Sınavın kötü geçse bile, fırsatlarla, sürprizlerle dolu bir hayat seni bekliyor... Rahat ol.
üç saat içinde hayatında kitap okumamış birinin sadece ezber yaparak kazandığı sistemdir. bu nasıl eğitim dedirten kısır döngüdür. 80 darbesinde ordu tarafından kurulmuş olan sınav sistemidir.
eleştirenlerin?, yüzeyselce bu eleştirilerini yönelttikleri, 'gerekli' eleme sistemi. hele mitoz bölünür gibi üreyen insanların olduğu, aslında nüfusuna göre oldukça zayıf, bir ülke için... dünyanın her yerinde var, elbette bizdeki kadar dar kapsamlı değil; zaman yaygın...
edit: doğru demiyorum, 'gerekli' diyorum bu ülkede...
girilmeden önce hayallerin girişte rehin bırakıldığı, geleceği 3 saatte belirsiz hale getiren ve bir türlü belli bir yapı kuramayan sınav.
ne yazık ki, beyefendi ve bayan ünvanlarını kazanmanın üniversite okumaktan geçtiğini zanneden saptırılmış normlara bağlı toplum sebebiyle insanın sırtına binen haksız yük.
girmeden 1 hafta kadar önce, ciğer sevdiğimi bilen babamın& annemin bana sürekli ciğer yedirerek işin suyunu çıkartmış olduğu sınav.. hayır besliyorlardı resmen, kurbanlık koyun gibi hissettim kendimi.. * :)