murathan mungan'a ait "üç aynalı kırk oda" kitabında yer alan gizemli öykü.
" aynalar kendilerine bakan yüzleri hiç unutmazlar, onları, kimselerin göremeyeceği derinliklerde saklarlardı. yüzleri saklatan şey , yüzün kendisi değil, bakışlardır. göze derinliğini veren bakış aynalara da suretini verir. bu yüzden eskiden ölmüşlerin bazı bakışları kaybolmaz, günün birinde suyun yüzüne vuran batıklar gibi , bir gün ansızın aynanın yüzüne vuruverirdi. biri öldüğünde nefesine tutulan aynanın yüzeyi buharlanmadığında, ayna, ölüm oluyordu."
----------
bu öyküyü yıllar sonra tekrar okuduğumda derin derin düşündüm. daha önce farketmediğim bir sırrın, gerçeğin yüzeyine ağır ağır çıktığı düşüncesine kapıldım. o zaman, ölü kadının camlaşmış gözlerine dikkatle eğilip baktığım zaman, bir ikindi vaktiydi. ölü gözleri saydamdı, öte dünyanın gözlerine vuran aksini, o tuhaf parlak ve akıllara sığmaz uzak dünyayı, suya bakar gibi gördüm.
farkettim ki, aynaya bakanlar sadece aynada suretlerini bırakmıyorlar. öldüklerinde gözleri de birer aynaya dönüşüyor.