Biz Türkler, sebzeyi genellikle bir güzel pişirir yeriz. Batılı ise hafifçe pişirir. Eğer ön yargılıysanız, kendiniz gibi pişirmeyeni hor görürsünüz. Paradoksal gibi görünse de bu bir anlamda özgüven eksikliğidir. Kendinize yeterince güvenseniz, içinizden bir acaba geçer, acaba ben de az pişirsem daha mı iyi olur?
pöh,
hadi canım sende,
geçiniz,
bırak, adam mı o,
suratında meymenet yok,
eskiye rağbet, bit pazarı nurlu,
böyledir antre,
huzura adım atmadan huzursuz,
okumadan alim,
görmeden görücü,
tatmadan tatsız,
kapısı kapalı, camları kara, yağmur yağıyor dışarıda.
kitaba saygısız, yazana bakar
kısaca bakar
kör
görür sanır, hep karanlıktır.
sosyolojik tespit ve tanımlar bu terimin akılsallık, adalet, hoşgörü gibi toplumsal normları sekteye uğratmasını betimler öncelikle. bu dikkate değerdir. çünkü aşırı genellemeler, peşin hükümlü olma güdüsü, bireysel farklılıkları içselleştirmeyip reddetme,klişelerle ve sloganlarla düşünme akılcı düşünmeyi çiğnemektedir. aynı zamanda hoşgörüsüzlüğü ve bireyin itibarını zedeleyerek saygınlığını bozmayı da içermektedir önyargı. zygmunt bauman, sosyolojik düşünmek kitabında önyargının etik açıdan çifte standart yarattığını zikretmiştir. adalet ve hoşgörü kavramlarını geri plana atmasını da es geçmeyelim.
tutum almaktan doğup ayrımcılığa ordan da yahudi soykırımı 'nda olduğu gibi kitlesel vahim bir imhaya kadar uzanabilir önyargı. hoşgörüyle çok ayrı frekanslarda takılarak zıt kutup yaratabilir böylece.
parçalamak bi kenara, bir türlü dizginleyemediğimiz en kötü huylarımızdandır. saçma nedenlerle aslı olmayan çıkarımlar yapmak... hele de bu çıkarımların kişiden kişiye değişmesi.
şöyleki: kirli sakal bazıları göre dindarlıkken, bazı kesime göre dinsizlik olabiliyor. ama işin aslı sadece sakalın yüze yakışması ve bazı kusurları kapatmasıdır.
"Asla yıkılmaz." sözüyle kandırılmış olduğumuzun göstergesidir. Efendim ön yargı yoktur. O sadece bir şartlanmadır. Ve siz izin verdiğiniz sürece şartlanma olmaz.izin verdiğiniz sürece de ön yargı olması kaçınılmazdır. Bu yüzden "Şartlanmalarınızı yok edin." önerisi verilmesi uygundur önyargılı insanlarımıza.
karşıdaki insanın görünüş, söz, hal ve hareketlerine bakılarak, o ana kadar biriktirilmiş olan deneyim ve düşüncelerinin bütünüyle karşılaştırılması sonucu, o kişi hakkında kafada oluşan olumlu ya da olumsuz düşüncelerdir.
Bir kimsenin, başka bir kişi hakkında kesin bir teze dayanılmadan, nitel bir yorumla olumlu yahut olumsuz konuşmaktır.
Türkiyede yaşamaktan utandığım en büyük sebeplerden biridir. Yaptığım her hareket, giydiğim her kıyafet, hatta tipim; bu ön yargılar yüzünden biçimden biçime sokuluyor. Ne kadar kolay ön yargıda bulunmak. Diğer insanlar hakkında kafana göre yorumda bulunmak, hatta bunu direkt yüzüne söylemek. "Ben bu şekıl giyinirim bu bayan şu şekıl giyinir, kimsenin kimseye karışmaya bir hakkı yok" sözü bu tanıma uygundur diyebilirim. ön yargı, cahillerin kullandığı bir silahtır ve o şarjör asla tükenmez.
ön yargı ile ilgili duyduğum en kaliteli öyküyü aktarayım buyurun dostlarım.
--spoiler--
zamanın birinde ehl-i beyt imamlarından (12 imam) birisine halktan birisi konuşmak için misafirliğe gitmiş ve şöyle bir konu açılmış:
misafir: en sevdiğiniz insan kimdir efenim?
imam: terzimdir.
misafir: peki ama neden?
imam: çünkü ne zaman terziye elbise diktirmek için ölçü vermeye gitsem, daha önceden verdiğim vücut ölçülerini yoksayıp yeniden ölçümü alır.
--spoiler--