kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir program. hayattaki en önemli işlerimizin neler olduğunu tekrardan ele alıp değerlendirmemizi sağlayacak kadar önemli bir noktaya değiniyor. izleyiniz izlettiriniz.
izleyip de ağladığım, türk televizyonlarında yayımlanan en güzel, en samimi, en içli program.
demin yine bir teyzemi izledim ve boğazım düğüm düğüm. allah hidayetini, huzurunu versin. ulan para da boş, pul da; makam da boş, mevki de. 110 yaşındaki, bizim küçücük dertlerimize nazaran ne dertler çekmiş, ne acılar yaşamış amcalar bile zamanı donduran o acılarına rağmen nasıl olup da 110 yıl geçirdiklerini, zamanın akışını anlamadıklarını söylüyor. yapayalnız, nur yüzlü, felçli ninelerimizin yüzünden belli, zamanında ne gül cemalleri olduğu. o yaşa gelip de nur yüzü olmayanlara acıyası geliyor insanın. şimdiki bombok iletişim kanallarının, modern kentli hayatın, tüketim kültürünün insanı ne kadar tükettiğini bir bu yaşlılarımızın gözlerindeki manaya, bir de yoldan çevirdiğiniz herhangi bir plaza çalışanının gözlerindeki boşluğa baktığınızda anlıyorsunuz. o yüzden memleketi anadolu'da bir köy, kasaba, şehir olmayanın; fakir veya ortadirek olmayanın programın ruhunu tam nüfüz edebileceğine pek inanamıyorum nedense. o insanlar böyle çünkü, bizden. ulan köyüme gidiyorum, asgari köy koşullarında yaşayan insanlar senden benden mutlu, senden benden huzurlu. yetmiş yaşında, ineklerinin peşinden koşuyor, tarla çapalıyor günde bilmem kaç saat, ama senden benden dinç, hayat dolu. sessiz sedasız yaşayıp gidiyor. dünyayı içmiş artık, nice kitaplar devirmişlerden, senden benden bilge. bir de bakıyorsun memuriyette ömür geçirmiş, emekli olmuş, şehrinde yaşayan dedeler, nineler senden benden gamsız, kalender, güleç. hepsinin ellerine sarılası geliyor insanın. ölümü bekliyorlar hepsi, eski küskünlüklerine yanıyorlar, hırslarına yanıyorlar. nelere sahip olurlarsa olsunlar, hiçbiri kalmamış elde. paraları varsa da yiyemiyorlar; beden yaşlı, ne tedavisi olurlarsa olsunlar farketmiyor; ne mevkiye hasıllarsa da yaşlının pek kıymeti yok tabii. sabırla gün dolduruyorlar. güler yüzden, hoş sohbetten, bir iki ufacık ihtiyaçlarının görülmesinden başka beklentileri yok. verebilecekleri tek şey hayır duası. ama ne hayırsız evlatlar var; inşallah ben öyle olmam, inşallah evladım öyle olmaz.
hani diyor ya programa ismini veren türküde: "yolda kalan da bir, yürüyen de bir." diye. ölüm baş ucumuzda, ne zaman geleceği belirsiz. ölüm döşeğindeki bir insan bilir mi ömrünü neye verdiğini, zamanın nasıl geçtiğini, paranın şimdi ne işe yarayacağını, mevkisi yüzünden yayımlanacak bir kaç taziye mesajının samimiyetini gerçekliğini?
dünya üç günlük ulan. bilmiyorum, birkaç kez ölüm beni sıyırdı geçti, ama içimdeki bu dünya hırsı neden?
Programın yapımcılarına helal olsun. izliyoruz da dindiriyoruz dünya hırsımızı biraz. o ninelerimizin, dedelerimizin duasını da allah üzerimizden eksik etmesin, kısacık hayatta bir işe yaramayı nasip etsin. eşten dosttan başka neyimiz var?
şimdi yayında olan teyze; "sahibi varsa yaşlılık da güzel diyor" eşini kaybedince oğlu yanına almış teyzeyi.. mutlu.. yüzündeki gurur okunuyor.. hayırlı evlat yetiştirmenin gururu, tek başına kalmamanın şükrü.. bir yüz çizgisinde bu kadar net görünen iki duygu.. izlerken içinizi titreten nadir programlardan biri ömür dediğin.. trt'nin en iyi işlerinden..
nasıl bir şakirt torpille bu programın editörlüğünü yapıyorsa artık yazım yanlışlarının haddi hesabı yok. altyazılardaki dahi anlamındaki 'de'lerin ayrı yazılmaması, özel isimlerin küçük harfle başlaması, virgülden-noktadan sonra boşluk bırakılmaması gibi sayısız hatalar var. başka bir kanalda olsa yine dikkatimi çekerdi ama böyle hataların trt'de olması affedilir gibi değil. geçen hafta ve önceki hafta hem programın mail adresine hem trt genel müdürlüğüne konuyla ilgili mail yolladım ama dikkate alan olmamış herhalde.
açın bakın 5 dakika izleyin demek istediğimi anlarsınız.
unutmadan deşifreyi yapan ve altyazıyı yazan beyinsize olur da okursa diye bir mesajım var; senin değil seni o göreve getirenin ta amına koyim.
insana ruh katan, enfes program.
o hikâyeleri dinledikçe modern hayatın aslında ne kadar saçma sapan ve tatminsizlikle dolu olduğunu, hiçbir şeyin -ki buna insan da dahil- kıymetinin bilinmediğini daha iyi anlıyoruz.
programın amacı da mütemadiyen bu.
düşünenin de, yapanın da, çekenin de eline sağlık.
uzun zamandır takip ettiğim ve bugün 86 yaşında izmir de kambur olmuş maviş maviş bakan bir teyzeyi görüp gözlerimin yaşarmasına sebep olmuş belgesel. ibretliktir, avsiye edilir.
Ömür dediğin Trt'de devam etmekte olan hayat akıp giderken durup düşünmeye sevk eden, belgesel tadında. Yaşlı insanların ve onların anılarını konu alan güzide bir programdır.
Jenerik müziğinin bestecisi Zülfü Livaneli'dir
benim de içlerine dahil olduğum ahıska türklerinden bir amca nın beni gözyaşlarına boğan bir bölümü vardı. birçok kez izledim ve her izlediğimde herbirinden ayrı mesajlar alıyorum. çok güzel bir yapım. yapanların eline sağlık.
şu anda izlediğim programdır. yaşanılan hayatlar renksiz fotoğraflar niyeyse korkuyla karışık burukluk yaratıyor, sanki geleceği görmek gibi bir şey oluyor ve korkuyor insan galiba.