Lisedeyken bir heves okula gizlice kettle getirip çay yapmıştık.Bende o çay elimde sınıftan çıkarken sınıfa koşarak gelen arkadaşımla çarpıştık.Ve bardağı çocuğun üzerine mi atsam kendi kolumumu yaksam diye arada kaldım.Vicdan azabı çekmektense koluma döküvereyim dedim.Çayın dökülme rotası bile belli olur o derece bir yanık.Üzerinden 4 sene geçti azaldı ama hala duruyor.Seviyorum da onu benimsedim.
Yolda yürüyordum, arkamdan seslendi, dönüp bakmadım. Çok kızmıştım, ve de çok kırılmıştım.
Herkes yapabilirdi, ama o yapmazdı, aldatmazdı!
Oysa biraz önce, cep telefonuna;
-Aşkım, seni özledim.
diye bir mesaj gelmiş, sevgilim dediğim adamın, önce rengi, sonra da bendeki adı değişmişti...
Aldatıyordu işte, seviyorum dediği beni, başka bir tenle, başka bir kokuyla aldatıyordu. Dahası, kalbini de vermişti O ' na, zira aşkım diyordu...
Duymadım dinlemedim, evime kapadım kendimi.. Önce özür dolu mesajlar, sonra küfürler, sonra da tehditler okudum telefonumda.
Zaman geçti, yine yürüyordum o yolda yürüyordum, sesini duydum , tuhaftı ama cız etmişti yüreğim.
Arkama baktım bu kez, yanında bir kız, suratında pişkin bir ifade...
Yanımdan geçerken tek söz; Bak aşkım, sayende kurtulduğum baş belası bu...
içimde yarattığı iz, yalancı olmasının verdiği acı, ve evime döndüğümde, sinirden koluma attığım bıçak darbesi...
Hayatım boyunca, acısı geçen aşkın, kolumdaki izini taşıyacağım...Ya da şerefsizliğin.