iyi ki günümüzde yaşamamış da yukarıdaki gibi sjwlerle muhatap olmak zorunda kalmamış. Suç kendisinde değil kendisini ilkokul çocuklarına okutturanlardadır.
Nasıl şanslıymışım ki küçüklüğümde onlarca hikayesini okumama rağmen travma yaşatacaklara denk gelmemişim. Eşek kadarken okuduğumda dahi kanımın çekildiği bu öykülerle çocukluğumda karşılaşsam ne olurdu düşünemiyorum.
edebiyat ve eğitim fakültelerindeki baZı kansızların sanki sözleşmişçesine “ı ıhh ben kesinlikle önermiyorum, şiddet felan içeriyo” diyerek sümen altı etmeye çalıştıkları öykü yazarı.
Ben öneriyorum lan, Ömer Seyfettin okutun çocuklarınıza, okutun ki vatanını milletini seven adam gibi adamlar yetişsin!
Küçükken hikayelerini büyük bir zevkle okurdum. Belki de bugün milliyetçi biri olmamda ki en önemli nedenlerden birisi de bu adamdır.
Pembe incili Kaftan da çok güzel bir hikayedir. Ve hikayede bugün bile aklımda olan çok güzel bir söz vardır.
"Bir Türk yere serdiği şeyi bir daha arkasına koymaz." Bugünün siyasetçilerine örnek olabilecek bir sözdür.
Döneminin diğer aydınları gibi neredeyse bütün eserlerinde millî kimlik inşası, Türk kimliğini keşif ve milliyetçilik fikirlerini ön plana çıkaran, Türklük hissinin duyurulmasına yönelen yazarlardan biri olan Ömer Seyfettin'in (1884-1920) 3. Orduda görevli olduğu sırada çekilen bir fotoğrafı. 30 Ekim 1912 ...
Ömer Seyfettin, 11 Mart 1884'te Gönen'de doğdu. 6 Mart 1920'de istanbul'da henüz 36 yaşındayken yaşamını yitirdi. Çağdaş Türk öykücülüğünün ve "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularındandır.
Kafkas göçmenlerinden Yüzbaşı Ömer Şevki Bey'in oğlu. Öğrenimine Gönen'de başladı. Babasının görevi nedeniyle sürekli yer değiştirmemeleri için annesiyle bilikte istanbul'a gönderildi. 1892'de Aksaray'daki Mekteb-i Osmaniye'ye yazdırıldı. 1896'da Eyüp'teki Baytar Rüşdiyesi'ni bitirdi. Edirne Askeri idadisi'nden sonra 1903'te istanbul'da Mekteb-i Harbiye'den mezun oldu. Mülazim (teğmen) rütbesiyle orduya katıldı. izmir Zabitan ve Efrat Mektebi'nde bir süre öğretmenlik yaptı. 1908'de merkezi Selanik'te olan 3'üncü Ordu'da görevlendirildi. 1911'da ordudan ayrıldı. Ama Balkan Savaşı çıkınca tekrar askere alındı. Sırp ve Yunan cephelerinde savaştı. Yanya Kalesi'nin savunması sırasında Yunanlılara esir düştü. Bir yıl süren tutsaklıktan sonra istanbul'a döndü. Kısa bir süre "Türk Sözü" dergisinin başyazarlığını yaptı. 1914'te Kabataş Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Ölümüne dek bu görevi sürdürdü.
Yazmaya Edirne'deki öğrenciliği sırasında başladı. ilk şiiri "Hiss-i Müncemid" "Ömer" imzasıyla 1900'de "Mecmua-i Edebiye"de yayınlandı. ilk öyküsü "ihtiyarın Tenezzühü" 1902'de Sabah gazetesinde yer aldı. izmir ve Makedonya'da görevliyken yazdığı şiir, öykü ve makaleler çeşitli dergilerde çıktı. Askerliğe ara verdiği dönemde ise yazıları "Rumeli" gazetesi ve çeşitli dergilerde yayınlandı.
Selanik'te yayınlanan "Genç Kalemler" dergisindeki yazılarıyla ünlendi. Derginin ikinci dizisinin ilk sayısında Nisan 1911'de yayınlanan "Yeni Lisan" başlıklı yazısı "Milli Edebiyat" akımının başlangıç bildirgesidir.
Yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Türkçe'nin kendi kurallarına uygun yazılmasını, Arapça ve Farsça sözcüklerden arındırılmasını istedi. Milli Edebiyat akımının öncülüğünü Ziya Gökalp ve Ali Canip Yöntem'le birlikte sürdürdü.
1'inci Dünya Savaşı yıllarında "Yeni Mecmua"da yayınlanan öyküleriyle ününü iyice yaygınlaştırdı. Öykülerini kişisel deneyimlerine, tarihsel olaylara ve halk geleneklerine dayandırdı. Günlük konuşma dilini kullanması, öykülerine canlı ve etkileyici bir özellik verdi. Çok değişik konular işledi. Bunları anlatırken yergiye, polemiğe, komik durumlara ve toplumsal yorumlara da yer verdi.
Ömer Seyfettin, olay ya da Maupassant tarzı öykücülüğün kurucu ismidir. Öykülerinde büyük oranda realizm etkisinde olduğu görülmektedir. Öykülerindeki kahramanlar için çok yönlü ve derin bir psikolojik çözümleme yapmamıştır. Öykülerinde anlatımı daha etkili kılmak için efsanelerden, atasözlerinden, deyimlerden ve halk hikayelerinden sık sık faydalanır. Öyküleri genellikle sürpriz bir sonla bitmektedir.
Ölümünden sonra 1926'da öykülerini önce Ali Canip Yöntem derledi. Ardından Ahmet Halit Kitabevi 1936'da bir derleme yaptı. 1950'den sonra Şerif Hulusi, öykülerini yeniden gözden geçirip 10 cilt halinde yayınladı. Rafet Zaimler Yayınevi 1962'de 30 öykü daha ekleyerek 11 ciltlik bir külliyat halinde yayınladı. Son olarak Bilgi Yayınevi, "Bütün Eserleri" adıyla tüm öykülerini 16 kitapta topladı. Kahramanlar, Bomba, Yüksek Ökçeler, Yüzakı, Yalnız Efe, Falaka, Aşk Dalgası, Beyaz Lale, Gizli Mabet bu dizideki öykü kitaplarından bir bölümü.
Bahar ve Kelebekler: Genç Kalemler'de yayımlanan öykülerinden biridir. Yeni Lisân makalesinde ortaya koyduğu hususları örnekleyen kullanımlar içermesi açısından önemlidir. Yani "yeni lisan" konusunda dile getirdiği teorinin pratiğe dönüşmüş halidir.
At: 1908'de yayımlanmıştır. Ömer Seyfettin öykücülüğünün ana hususları ihtiva eden karakteristik metinlerden biridir.
Ömer Seyfettin'in öykülerindeki ana hususlar:
Yirminci yüzyılda yaşama şuuru ve gerçekçilik
Mazi ve kahramanlık hasreti
Duru bir Türkçe
Buruk bir mizah
Öyküleri şu alt başlıklar etrafında ele alınabilir:
Tarihî hikâyeler
Peçevi Tarihi başta olmak üzere Ömer Seyfettin bir dizi konusunu tarihten alan hikâye yazmıştır. Bu hikâyelerin amacı, Türk devletinin güçlü yönlerini öne çıkarmaktır. Devlet adamları, askerler bu öykülerin ana kadrosunu oluşturmaktadır.
Başını Vermeyen Şehit : Konu, Peçevi Tarihi'nde geçen manzum bir destandan alınmıştır.
Kütük
Vire
Ferman
Kızılelma Neresi?
Pembe incili Kaftan
Balkanlar ile ilgili Hikâyeler
Balkanları iyi bilen Ömer Seyfettin, bir kısmı da kendi başından geçen hikâyeler kaleme almıştır. Ömer Seyfettin, Balkan Savaşı sırasında orduya çağrılmış, o günlerde kısa kısa yazdığı günlükleriyle o günlerin iç burkan acı şartlarını ortaya koymuştur. En acı olayları; keskin ve kısa ifadelerle anlatan bu rûz-nâme, Balkan Savaşı hakkındaki önemli belgelerden biridir. Yunanlılara esir düşen Ömer Seyfettin, Nafliyon kasabasında 10 ay kadar kalmış ve 15 Kasım 1913'te esaretten kurtulmuştur.
Bomba
Beyaz Lale
Nakarat
Hürriyet Bayrakları
Çanakkale Savaşı ile ilgili Öyküler
Çanakkale'den Sonra
Mefkûre
Aleko Bir Çocuk
Kaç Yerinden
Çocukluk ve Gençlik Hatıralarından Yola Çıkarak Yazdığı Öyküler
ilk Namaz
Anda
Kaşağı
Falaka
Masal ve Fanteziler
Kurumuş Ağaçlar
Herkesin içtiği Su
Üç Nasihat
Türkçülük Düşüncesini Telkin Etmek Üzere Yazmış Olduğu Öyküler
Primo Türk Çocuğu
Ashab-ı Kehfimiz
Önemli Açıklama
Ömer Seyfettin'in Efruz Bey ve Ashab-ı Kehfimiz adlı eserleri kimi kaynaklarda roman, kimi kaynaklarda ise uzun hikâye olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda yapılan araştırmalara göre bu eserler Batı edebiyatında örnekleri görülen novella bağlamında değerlendirilmelidir.
Ömer Seyfettin bizzat kendisi Ashab-ı Kehfimiz için "içtimaî bir roman" değerlendirmesini yapmıştır.
"Ashab-ı Kehfimiz" ve "Hürriyet Bayrakları" adlı eserler, Osmanlıcılık ideolojisinin iflas ettiği ana fikrine dayanmaktadır.
Ömer Seyfettin kendi edebiyat dünyasını değerlendirdiği bir yazısında gerçekçiliği Baha Tevfik'ten; sade dili ise Maupassant ve Türkçü Necip'ten öğrendiğini dile getirmiştir.
Efruz Bey
Ömer Seyfettin Efruz Bey tipiyle, 1910-1918 arasında ülkenin düşünce ve siyaset alanında öne çıkan, biraz gösteriş budalası, yarı aydın ve kendilerini soylu sanan birtakım tanınmış kişileri karikatürize etmiştir.
Diğer Eserleri
Şiir: Ömer Seyfeddin'in Şiirleri
Oyun: Mahcupluk imtihanı
Çeviri: ilyada ve Odyseissa (Tam bir çeviri değildir)
Ömer Seyfettin'in Eserleri
Şiir:
Ömer Seyfettin'in Şiirleri (1972, Fevziye Abdullah Tansel derlemesi)
Roman:
Ashâb-ı Kehfimiz (1918)
Efruz Bey (1919)
Yalnız Efe (1919, 1988)
Öykü:
Harem (1918)
Yüksek Ökçeler (1922, 1988)
Gizli Mabed (1923, 1988)
Beyaz Lale (1938)
Asilzâdeler (1938)
ilk Düşen Ak (1938, 1980)
Mahçupluk imtihanı (1938, 1982 bir oyun da içerir)
Dalga (1943, 1952)
Nokta (1956)
Tarih Ezelî Bir Tekerrürdür (1958)
inceleme:
Milli Tecrübelerden Çıkarılmış Ameli Siyaset (1912)
Yarınki Turan Devleti (1914)
Türklük Mefkuresi (1914)
Türklük Ülküsü (ilk 3 kitap birarada ölümünden sonra, 1975)
büyük Türkçü yazarımızdır. Türkçülük akımının kurucularındandır. kendisinin çarpıcı hikayeleri vardır. çocukken okunduğunda travma yaratabilir. adamdır.
en sevdiğim sözü şudur:
"islamcılık adı altında Türk düşmanlığı yapan soysuzlardan nefret ediyorum."
ta geçmişten ne mal olduklarını anlamış. geçmiş yine tekerrür etti. ruhun şad olsun büyük Türkçü.
ilk şeker hastalarından idi, o zamanlar bu hastalık bilinmediği için doktorlar yeterli beslenemediğini düşünerek bol bol meyve yemesini tavsiye ettiler, böylelikle şeker komasına girerek trajik şekilde ölmüştür.
Hayatımda Ömer Seyfettin kadar sığ, karacahil bir yazar okumadım. Pembe incili Kaftan'da Şah ismail ile ilgili yazdıkları akıl alır gibi değildi. Şah'ı canavar ve zalim olarak nitelemiş bu gerzek. Öyküleri ise bayağı ve 6 yaş civarına hitap edebilir ancak.
Ayrıca şunu da yazmıştır: https://galeri.uludagsozluk.com/r/1633824/+
Hayatımı ve dünya görüşümü şekillendiren edebiyatçı.
Henüz küçük bir çocukken ilk okuduğum öyküsü ant'tı. Ant'tan arkadaşlarını, dostlarını ve sevdiklerini ne pahasına olursa olsun koruyup kollamayı öğrendim.
hikayelerinin nasıl çocuk hikayesi olarak adlandırıldığını anlamadığım yazar.beyaz lalede bildiğin nekrofili var, bomba desen pornografik tasvirler felan var. (bkz: başını vermeyen şehit) (bkz: bomba) (bkz: falaka) (bkz: beyaz lale)
Öykülerinde, Balkan savaşları'nda yaşanan zulmü çok iyi ve canlı anlatmış yazarımız.
Ayrıca bu yazarımızın çok sayıda vahşet detayı barındıran bu öyküleri nasıl olmuş da çocuk kitabı kategorisine girmiş? Su yaşımda bile psikolojim bozuluyor okudukça.
Çoxuklar için fazla ağır yazdıkları ve buna rağmen uzunca bir süre orta ve hatta ilkokullarda eserleri tavsiye edilen kitaplar idi. Beyaz lale mesela , resmen nekrofili var kitapta ve bunu bir ortaokul öğrencisine okutuyorsun. Nasıl bir mantıktır hala çözemem. Hiç mi bu kitapları okumayı tavsiye edenlerin kendileri okumadı arkadaş ? Tuhaf , düşündürücü..