Türkiye'nin önemli felsefecilerindendir. Felsefe ve Dil (Wittgenstein üzerine bir araştırma), Türkiye'den Felsefe Manzaraları, Arayışlar, Bilgi ve Betimleme(Pozitivizm ve Ernst Mach üzerine) , Bir Anarşistin Seyir Defteri gibi eserleri vardır. ilginç bir kişiliktir. Hazırcevap oluşu ve sizin düşünemediğiniz şeyleri birden yüzünüze vuruşu hayranlık uyandırır. Ders verir niteliktedir her sözü. Mimar Sinan Üniversitesinde felsefe dersleri verir.
anarşist manifesto adlı manifestoyu kaleme alarak sıçan kişidir. yazıyı okudunuz mu bilmiyorum ama ben okudum... Bayaa da sinirlendim, çünkü gayet de tüm anarşistler adına yazılmış... Yani "yazılamaz" demeyin yazan çıkıyor işte... Ayrıca tamamen boş, içeriksiz, sloganist bir yazı ne kadar uzun olsa da... Anlattığı şeyin birçoğu da anarşizm falan değil, Amerikan primitivizmi, Zerzan ekolü. "Anarşizmin önünde iki engel vardır; kapitalizm ve teknoloji. Biz anarşistler olarak ikisine de karşıyız" diye başlayan ve içeriğinde, özellikle teknolojinin tanımında tamamen savrulmalarla dolu, ne dediği belli olmayan bir paragraf var ki evlere şenlik. "Teknoloji iktidar yaratır" vesaire gibi kendinden menkul, neye teknoloji dediği belli olmayan açıklamamalar da cabası. Yani anarşinin manifestosu olur mu olmaz mı karışmam ama bu yazıdan manifesto olmaz orası kesin... Önce "sınıf, anarşi, iktidar, teknoloji, kentsel yaşam, ekonomi" gibi tanımları doğru yapmak, bunlar hakkında ciddi donanım sahibi olmak gerekiyor. eğer insanlara bu terimleri kullanarak bir şeyler anlatacaksan bu terimleri doğru ve anlaşılır kullanmak gerekiyor, öyle "içimden geldi" tarzıyla sallapati yazı yazılırsa muhatabı da aynı biçimde yaklaşır o yazıya... Hazır sözkonusu kitap elimdeyken birkaç cümleyi aynen aktarayım da bunu yazanın bir öğretim görevlisi olduğuna iyice şaşırın (hani "Çok şey biliyor ondan hoca, okumuş adam" anlamında değil tabi... Akademik ortamda olan birisi böyle bir konuda nasıl bu kadar yöntemsiz, dayanaksız, referanssız yazı yazar "canının istediği" gibi anlamında). buyrun, enerjim yettiğince aktarayım;
"Tanımladığımız anarşizmin Marx'ın gerçekleşecek bir gelecek durumu olarak önerdiği komünizmden bir ayrımı, onun böyle bir gerçeklik (realite) durumu değil fakat kendisine adım adım yaklaşılmakla birlikte daima idealitesini koruyan ve insanlığın önünde sonsuz bir ödev olarak duran bir ütopya oluşudur. Unutulmasın; ütopya gerçekleşirse yok olur"
- Marx'ın "Komünizm gerçekliktir, realitedir" yazmışlığını okuyanınız var mı? Bu arada "gelecek durumu olarak önermek" ne demek? ayrıca niye yokoluyor? "Ütopya gerçekleşirse iyi olur" bence. Tadı mı kalmıyor yoksa? Gazı mı kaçıyor?
"Anarşizmi daima bir ütopya olarak düşünmemizin kuramsal bir yararı da şudur; Belki gelecekte toplumsal pratiğin çözümleyeceği bazı güçlükler, çözümlenemez gibi görünen bazı sorunlar, şimdiden kuramsal düzlemde karşımıza çıktığında, anarşizmin insanlık için sonsuz bir ödev olduğunu, bizim onun içinde değil, daima yolunda olacağımızı söyleyerek kendimize haklı bir savunma biçimi buluruz"
-Eee iyiymiş valla. "Biz şimdi belki anlamıyoruz ama bu yüce anarşizmin suçu değil" hesabı. Resmen dinciliktir bu, resmen idealizmdir buram buram. insan hata yapar, insan aklı hata yapar ve insan aklından ortaya çıkan her şeyde hata olabilir. Anarşizm hiç de işlemeyecek gayet akıldışı bir düş de olabilir, takır takır işleyebilir de. Belki de bu yapımızla tamamen umutsuz bir durumdayız, gerçekten çözemeyeceğimiz (belki de çözmemiz de gerekmeyen) sorunlarla karşılaşacağız. De bu yüceltme ne oluyor? "insanlığın sonsuz ödevi" falan? yok öyle bir ödev... Hem kimin insanlık adına ödev tayin etmeye hakkı olmuş ki şimdiye kadar? insanlık dediğin ne ki? Homo Sapiens... ee?
"Bugün sahip olduğumuz ve daha gelişmişlerine de belki yarın sahip olacağımız yaşam araçlarının, daha sonraki bir geleceği yokedeceği bugünden biliniyorsa, insanlığın geleceği adına onlardan bugün vazgeçebilmeliyiz"
-etik bir sorun bu. Ama "Neden insanlığın geleceğini düşünelim ki?" sorusuna cevabı tamamen insan bakışıyla verilebilir, kaçamakca. Ya Matrix, Terminatör hesabı bir dünya oluşursa? Ya makineler kendilerine göre "mutlu" olacaklarsa bizsiz. Ne olur yani insan ırkı yokolursa? Ne olur yani eko-sistem bizlerden sonra çökerse? Ayıp olur onlara. Dünya yok olsa ne olur sanki? Bu soruların cevabını verebilen var mı? Ya da bu sorularla uğraşmalı mı? "insanlığın geleceği" gibi "yüce" amaçlarla? Kimin işidir "insanlığın geleceği"ni düşünmek? Ben kısadan söyleyeyim fikrimi, ben insanlığın ve eko-sistemin bugününü düşünüyorum ya da en fazla yakın geleceğini. Bugünkü durum akıldışı, eko-sistemin tahribatı aptalca... Kendi evini yakmaya benziyor Yoksa "Aman bu ev yıkılmasın da ilelebet payidar kalsın"la işim olmaz. Her sistemin çöküşü vardır, her denge de bozulur ve yeni sistemler yeni dengeler ortaya çıkar. bu kadar.
"Düzenin olduğu her yerde bir düzenleyen-düzenlenen, yani yöneten-yönetilen çelişkisi ve buna bağlı olarak ezen-ezilen, sömüren-sömürülen vb. zıtlıkları kaçınılmazdır. O halde hedef düzenin kendisi olmalıdır."
-Ba ba baa... Açıklamaya bak... Böyle bir ilişki cümbüşü olabilir mi yahu? "Düzen" kelimesinden bu ilişkiler çıkartılır mı ya? Düzenin olduğu her yerde (örnek; mevsimlerin düzeni, düzenli bir masa) düzenleyen (mevsimleri düzenleyen? Allah? doğa? masayı düzenleyen; ben) düzenlenen (mevsimler, masa üzerndekiler) ilişkisi kaçınılmazdır. Buna bağlı olarak da "Mevsimler doğa ya da allah tarafından, masanın üzerindeki zamazingolar da onları düzenleyen tarafından ezilmekte, sömürülmektedir". kaçınılmazdır bu, o halde düzene karşı olmalıyız. Her şey rastgeldiği gibi (ki bu da imkansızdır) olmalı. Bir tarlayı ekerken dahi ektiğimiz tohumun düzenini bozmaya çalışmalıyız. Böyle çıkarıma böyle yanıt.
"Anarşizmin kaosu savunması, insanların birbirinin boğazına sarıldığı bir karmaşadan yana olması anlamına gelmez"
-Demin fizikten örnek veriyorduk, şimdi derinine inelim o zaman. Madem kaos dendi, Kaos Teoreminden bahsetmek gerekmez mi? Peki anarşizmin savunduğu toplumsal yapı kelimenin kaba anlamıyla kaos (kargaşa) mıdır yoksa teoremdeki gibi yapıcıkların yeni yapıcıklar oluşturması ve bunların da yeni yapılara doğru bozulup yeniden başka biçimlerde biraraya gelerek helezonik olarak ilerlemesi midir? Hadi bakalım... Yani kaos "düzensizlik" diye mi tanımlanır cahilce, yoksa "Düzenlerin düzenlenmesindeki hareket" diye mi? (ipucu; Kaosda düzen vardır)
"Kaos, mutlak düzensizlik değildir. Daha açık bir deyişle biz, "mutlak kaos" durumunu savunuyor değiliz. Zaten düzen de mutlak değildir. insanların kaos durumunda da olsa birarada bulunuşu, eğer yine de düzen diye adlandırılacaksa, o zaman bunu kendiliğinden olduğu, bu nedenle baskıcı olmadığı söylenmelidir"
-ohh bee... E, madem buraya bunu yazacaksın hocam, demin ne diye mutlak olmadığını ifade ettiğin "düzen"in kendisine karşı çıktın?... Madem "kendiliğinden düzen" denen şeyin varlığını kabul ediyorsun, madem kaosun da bundan bahsettiğinden dem vuracaksın ne halt yemeye "Bizim hedefimiz baskıcı düzendir" demedin de "Düzenin kendisidir" dedin?...
"...elverdiği sınırlar içinde tarihsel olarak birlikte oluşmuş olan teknoloji ile kapitalizmin aralarındaki ilişki kirlenme ve iktidar açısından daha yakından incelenmelidir"
-Hoooppp; güm !... Çakılma sesi... Teknoloji ve kapitalizm tarihsel olarak birlikte oluşmuşmuş... Nasıl ya?... Kapitalizmden önce teknoloji yoktu yani... "Seri, makine üretimi = Teknoloji" gibi bir anlam herhalde... Önceki tüm teknik birikimler teknoloji kapsamında değil yani...
"Ama bu süreç, aynı zamanda insanın doğal olandan uzaklaşması..."
-Bu "doğal olan" ne demek birisi açıklar mı lütfen?... Ben cidden anlamıyorum... "Ağaçta yetişen, topraktan biten" mi demek?... Doğada bulunan elemnetlerden oluşmayan bir bileşim biliyor musunuz allahaşkına?... Uranyum doğal mı değil mi?... Plastiğin bileşenleri doğal mı?... Sanırım "hammadde" falan demek bu "doğal"... Mesela akrep zehiri doğal, evet... Öldürür mü? evet... Ama sen bu zehri alıp mermiye katarsan ya da kimyasal bir bomba geliştirirsen o zaman gayri-doğal bir ölüm mü olur bu?... anlamıyorum, cidden... Tahta kaşık, metal kaşık doğal ama plastik kaşık doğadışı... Yahu yapmayın ya, böyle açıklanmaz bunlar... Gelin şuna "yenilenebilir" deyin, "geri dönüşebilir, ayrışabilir" deyin anlaşalım, ne oluyor bu "doğal"?... "Allah vergisi" demekten ne farkı var?...
"insan, nesneler üzerinde ve genellikle doğa üstüne egemenlik kurmak amacıyla ilkin tekniği daha sonra da teknolojiyi yarattı"
-Şu "egemenlik kurmak" küfrü yok mu, aahhh... insan tabi ki egemenlik kurmaya çalışacak doğa üzerinde, keza doğa da tersini yapacak "doğası gereği"... Yakacak, kavuracak, aç bırakacak, donduracak... insan da yaşamak uğruna, bu güdüsüyle bunlara çare bulacak, dahası yenmeye çalışacak... ama kedi de bunu yapacak bu sırada maymun da... Kuşların tekniği yok mu mesela?... ama henüz teknolojileri yok (ne demekse?)...
"Ama teknolojik ürünler böyle değildir. Örneğin bir pet şişesini, yani doğada olmayan, yapay olarak oluşturulan plastiği doğanın ayrıştırabilmesi için 400 yıla gerek vardır"
-Evet, yani "Plastik üretimi azaltılmalı, hatta becerilebiliniyorsa sıfıra indirgenmelidir"... Ama bunun doğal ya da doğa-dışı olmakla bir alakası yok... Pet şişe üretimi aptalcadır, başka alternatifleri vardır ve bu da teknolojinin değil salak kapitalizmin yediği bir boktur... bu kadar basit... Yani şu "yapay-doğal" diye giden komik, uyduruk çelişkiye illa bir yerden kulp takmak gerekmiyor... Bir de bu düşünüş tarzı resmen dincidir, aha bir kez daha söylüyorum; Mistisizm bu...
Ayyyy yoruldum... gidiyor da gidiyor valla yazı, çoğu da bu civarlarda... bıraktım indanı, yazmayı da bırakıyorum... bu kadar şimdilik... belki sonra devam ederim... Ha bu arada tekrar edeyim; bu metinde katıldığım yerler de tabi ki varlar... Ben sadece "Bu metinden anarşist manifesto falan olmaz, olsa olsa mistisist anarşist yaklaşımlar manifestosu olur" demeye çalışacaktım. Kıl oluyorum mistisizme, irrasyonelliğe... Hep kestirmeden gidiyorlar, terimleri işlerine geldiği gibi kullanıyorlar... Hep dayanaksız, referanssız yazıyorlar -ki bu hiç sorun değil- ama duygularına geldiği gibi bir yerlere dayanak taklidi yaptırıyorlar illa (bu sorun).
mimar sinan güzel sanatlar üniversitesi'nde felsefe bölümünü kuran kimsedir. geçenlerde bir kaç sene içerisinde (yaşından dolayı zorunlu olarak)emekliye ayrılacağını derste dile getiren değerli hocam yaşamı boyunca türkçe felsefe yapmak ve yaptırmak için büyük çaba harcamıştır. sevenler olur sevmeyenler olur ama şu bir gerçektir ki türkiyede felsefe dendiği zaman akla gelenlerin başında yer alır .