çok gerçekçi, haklı ve etkili bir trip attı polat'a. valla af buyurun kanepede uzanır bi haldeydim, hemen toparlanma gereği duydum. o derece etkiliydi. ama polat banamısın demedi. iyi mi? sen sabah ezanı gel evine, halo dayı başı görmüş karını evde yanlız bırak, karına destek olmak için evde misafir bulunan ve seni sabaha kadar uyumadan bekleyen babandan ayarı al, daha sonra ananı da alsın evi terk etmeye kalksin baban, sen onların önlerine geçip müstehsi bir tebessüm ile " arabayla bırakayım " teklifinde bulun. olacak şey değil. ömer babanın sille tokat girişmediğine dua et sen.
ömer baba ne yapsın. tatlı dille uyardı o kadar karısına karşı duyarlı olması konusunda polat'ı. anlamadı. karısı " korkuyorum, beni yanlız bırakma " dedikce o aksini yaptı. kapıya peceye güvenlikci yığdı.
an itibarı ile polat akşam yemeğine gelmedi diye polat'a trip atıp evden çekip giden yaşlıdır. nerde mevlana?, nerde hoşgörü?, nerde sabırlı olmak lazımlar yaşlı? ne oldu 2 dakikada tribal hareketler falan, adamın* kör karısını yandı, "sabırlı olmak lazım", adamın* eli koptu çolak oldu " tek kol ile de yaşanır, kaybettiğin bir şey yok, sabırlı olmak lazım" dedin şimdi ne oldu bre yaşlı?
haftalardır ne zaman perşembeleri içeriye gitsem bi adam vaaz veriyor. "lan n'oluyor bizimkiler sırlar dünyası'na falan mı sarmış aceba?" diyorum. akabinde bi dönüyorum televizyona, bi bakıyorum ömer baba. "ha ok o zaman" diyorum sonra. aileden biri gibi oldu herif. ismide müsait hem, baba falan. ne güzel.
son bölümde bizim çocukken okuduğumuz, neşeli fıkralar, komik şakalar tadındaki kitaplardan bir fıkrayı, ulvi bir konuymuş gibi anlatmış, sonunda konuya da bağlayamamıştır.
iskender'in evi yaktığında götün götün kaçmasından beri gözümden gönlümden düşmüştür. artık geçicen onları ömer baba.
-hz yusuf'u bilir misin evladım?
-geç baba bunları geç baba.
allah'a nasil asik olunur adli konusmasinda beni harbiden sasirtan mubarek bir karakterdir.
hikmet: allah'a asik olayim demekle asik olunmaz ki, ben mesela gonul'e bir anda asik oldum, istedigim icin olmadim
omer baba: sen gezinmeseydin, saga sola bakinmasaydin gonul ile nasil bulusacaktin? allah'a asik olmak icinde ask oklarinin atildigi yerlerde gezinceksin. asik olmak istiyorsan zirhini cikaracaksin.
h: zirh nedir omer baba?
ob: dunya sevgisidir.
eren: ne yani dunyayi sevmeyecekmiyiz?
ob: elinden cikacak birseyi sevecegin kadar evladim.
karakter marakter farketmez, omer baba guzel konusuyor. ama cogu anlattigini mesneviden arakladigini farketmedim sanmasin.
sezon finalinde yanma ve ölme ihtimalini akıllardan silen ihtiyarcık. zira, ömer baba yanmaz, yansa bile "sen hz.hüseyin'i bilir misin evlat?" diyerek yanar, hiç olmadı "hanım neydi o yanan peygamberin adı, getir bakalım benim karakaplıyı" der, iskendere de "yanmak mesele değil evlat, mesele insanın gönlündeki sevginin yanmasında" şeklinde bir öğüt vererek, sır kapısından çıkar gider.
(bkz: örnek insan)
dizinin esnetmeden sorumlu karakteri. senaristlerin biraz ekşına mola verelim, biraz tempoyu durultalım dediği anları kapsayan nur cemal sahibi adam. iyidir hoştur ama çok bayar be...
çok da klişedir ve hemen hemen her sahnesi aynı şekilde akar gider.
kitap en iyi dosttur, hayvanları sevelim, orman ne güzel gibi birkaç kelam ettikten sonra ney üfler, huşu dolar falan... hep aynıdır.
anlattığı hikayelerin polat tarafından bilinmemesi çok skik bi durum. ulan madem dindar adamsın küçükken anlatsana şu hikayeleri. benim 10 yaşındaki kardeşim bliyor onları.
gıcık olduğum sanal karakter. dizide birinin başına kötü bir olay gelir adamın afedersiniz ebesini skerler ömer efendinin bu kişiye nasihatı sabret oğlum gibi içi boş laflar etmektir sıkıyorsa sen sabret moruk. bu adamın yer aldığı sahnelerde hep iç bayıltan dandik müzikler çalar.