Ölümün saati yok.
Yanınızdaki kişiye değer verin,kırmayın onu.
Durup durup sevdiğinizi söyleyin onu,özel hissettirin.
En ufak şeyde bile bitti demeyin,ağlatmayın,üzmeyin.
Neden mi?
Çünkü ölümün saati yok.
Belki son görüşündür,belki son sarılmanızdır.
Belki saatler sonda ona değil toprağına dokunacaksınız,toprağını öpeceksiniz.
Sevdiklerinizin değerini şimdi bilin.
Çünkü ölümün saati yok.
BiR GÜN OKULDA SINIFINIZDAN ÇAĞIRILIRSINIZ TAM GiDERKEN ÇANTANIDA AL DER HOCANIZ O ANDA GÖZDEN BiR DAMLA YAŞ DÜŞER ANLARSINIZ O ZAMAN ÖLÜMÜN SAATi OLMADIĞINI .
evet. şimdi düşünün sevgili okur, şu an, bu satırı okurken kalbiniz kasılmaya başladı ve ani bir kalp krizi geçirdiniz. ya da efendime söyleyeyim deprem oldu da çalışma masanızın hemen üstünde bulunan kitaplıktan antik mısır mitolojisinden o çok sevdiğiniz kıymetliniz anubis heykelciği kafanıza düştü de kafanız kırıldı, ya da efendime söyleyeyim keyifle yudumladığınız buz gibi vişne suyunuz boğazınızda kaldı ve korkunç öksürükler sonucu ciğerinizden kan gelmeye başladı ve sandalyeden düşüp yerde sırtüstü boğuşurken ciğerlerinizden gelen kan boğulmanıza yol açtı, ya da efendime söyleyeyim aklınızda oluşturduğunuz korkunç ölüm fantazilerinden biri vuku buldu, ya da efendime söyleyeyim oluşturmadığınız biri zuhur etti ve pat diye kafanız klavyeye düştü ve öldünüz.
bunlardan her hangi biri hemen şu an, bunları okurken başınıza gelebilir. ya da masanızdan kalktığınızda. ya da herhangi beklemediğiniz bir zamanda. işte aziz okur, ölüm bu kadar yakın. sonuçta ölüm fiilini gerçekleştiren her canlı, bir kaç saniye öncesine kadar öleceğinden bihaberdi. öyle olmadığını kim söyleyebilir ki?
insan bazen soluksuz kaldığını hissediyor. hatta ölümün, son nefesin soğukluğunu, ense kökünde hissettiği, titrediği, korktuğu oluyor ama kimse gerçek saniyeleri bilmiyor. saliselere dokunmak haram...
Saatin ölümü yok diyesim geliyor ama dalgaya vurmadan ciddiye alırsak, 3 saniye sonra sebepsiz yere ölsek bile, hiç bir zaman tahmin edemeyiz, tetikte uyuruz bir nebze.