ne kadar reddedersen et ne kadar kabullenmemeye çalışırsan çalış önünde sonunda her birimiz için gerçekleşeceğini biliyor olmanın sıkıntı verdiği mevzudur. hayatın boyunca pek çok şeyden kaçıyorsun kurtuluyorsun ancak kesin olan tek şeyin ölüm olması ve sonrasında ne olacağını hiç birimizin tam olarak bilememesi çok enteresan. inançlı bir insan isen nereye gideceğini bilemiyorsun inanmıyorsan sonrasında ne olduğunu bilemiyorsun..
ilk saatlerde, günlerde, haftalarda hepimizin içine düştüğü durumdur. ister yaşlı, ister hasta, her ne olursa olsun, ölümü algılamak, o meçhul gidişe anlam verebilmek zordur. Şaşırırız, o insanı, bir daha göremeyecek olma fikri, canımızı yaka yaka, garip bir endişeyle ebleh günler belkide aylar geçirmemize neden olur.
Ama zaman... işte o büyülü ve şifalı olgu, kanaviçe gibi işler bizi, yaramızı üfler, güçlü ve sabırlı olmayı öğretir usul usul... Hiç acele etmeden, hem acımızı yaşamamıza izin verir hem de yaramızın kabuk bağlaması için, şifalı tozlarından döker bedenimize ve ruhumuza...
Ve bir gün kendimizi, O' nu andığımızda, ağlayarak değil, hafif gülümseyerek ve derin bir özlem duyarak buluveririz. işte o zaman iyileşmişizdir, ölümü kabullenmiş, saygıyla önünde eğilmişizdir... Derin bir özlemle...
Doğal olan bir tepkidir. Elizabeth kubler ross ın 5 yas aşamasından ilki kabullenememektir. Yas tutan kişi her aşamadan biraz biraz geçmelidir sağlıklı bir şekilde bu zorlu dönemi atlatması için. Zor bir süreçtir. her şeyin ilacı zaman..