Üç kere yaşadım.Ömrüm boyunca babamın öldüğümü sanıp başucumda ağlayışını asla unutmayacağım.Yoksa ölümden korkmuyorum.Babamın kendini toplaması uzun sürdü.
üni birinci sınıf öğrencisiydim, denizcilik fakültelerinde 3+3+6 ay staj yapılır normalde. ilk stajımdayken gemiye katılalı daha 2 hafta civarı olmuş, işi anlıyor ama eksik yapma korkusundan başkasına yıkmaya çalışıyordum çoğu zaman..
yanaşmadaydık, körfez bölgesinde çelik ruloları tahliye edip küçükyalıdan yeni yükü almaya gidecektik.
takribi 25 mil mesafe kala kamaramdan çağırıldım, ambar kapakları açılacakmış, safetyleri giyip çıktım güverteye. hava rüzgarlı,üstüne bir de girişte olduğumuz için bordalardan alıyoruz rüzgarı tabi.. deck party ile buluştum a. koduğum chief i anlattı operasyonu.. sonuç olarak göreceğiniz gibi kimse bi bok anlamamış tabi. he he diyip başladık muşambayı tutan çıtaların takozlarını sökmeye. tamamını söküp çuvallara koyduk, çıtaları coaming armlara yerleştirip o zamanlar varlığını bile bilmediğim kapak cleat leri söktüler. ve tek yapılması gereken iş olarak muşambayı katlayıp yerleştirmekti.
ambar kapaklarının üstüne 4 kişi çıktık. reis, gemici, 2 stajyer olarak çıktık. alt tarafta da çarkçı, 2 yağcı, 1 gemici ve a. koduğum 2. kaptanı sözüm ona muşamba uçmasın diye tutuyordu. başladık katlamaya, sağ-sol, yarıya katla, bir daha sağ-sol, baştan tut sürükle arkaya falan derken 1. ambar kapağı hazırdı. 2. yi de yapmıştık.
ancak son kapağa geldiğimizde azrailin gözünün bizlerin üzerinde olduğu farkettik. rüzgarüstünde kalıyorduk artık. işleme başladık ve daha katlayamadan a. koduğum 2. kaptan muşambanın ucunu kaçırdı.muşamba, a. koduğum 2. kaptana yakın olan stajyer pek deplasmanlı(kilolu) olmadığından yere düştü ve hemen diğer uçta bulunan bana, resmen tokat attıp devirdi. kontrolü kaybedip yere düşünce en son görüp hatırladığım kadarıyla geminin pupa yönünde emeklemeye çalıştım. ancak altına rüzgar almış ve ambar kapağı ebatındaki bir muşambayı hafife almıştım. 4-5 emekleme cabama rağmen muşambayla resmen dürüm olmuş şekilde denize, hatta ölüme doğru gidiyordum. artık 1 saniyeden az zaman içinde, kendime bir plan yaptım.
gemi kreyninin tellerine tutunmak oldu bu plan. ve işe yaradı da. göbeğim ve küpeşteye kancayla sabitlenmiş kreyn tellerine denk gelecek şekilde, ayaklarımdan kuvvet aldım. dürüm olmuş şekilde yuvarlanırken önce sırtımda sonra da kol ve bacağımda müthiş bir ağrı hissederek nefesimi tutuyordum. gözümü açtığımda hala nefes aldığımı farkettim. hala güvertedeydim. ambar kapağı ve küpeşte arasına, güverteye düşmüştüm. 2 gün istirahat verdiler, "iyi la yaşıyon he" diyen a. koduğum 2. kaptanın sözlerine maruz kalsam da 3 hafta sonra güzel bir para ile gemiden ayrıldım.
Köprüden sallanırken otobana düştüm önce bşr kamyon geçti üzerimden sknra toparlanmak için ayağa kalktım bir ticari araç sonra başka bir araç daha sonra bir kaç tane daha derken uyandım.
Bu yaz başıma gelmişti,beşiktaş’tan ablamın evine gitmiştim giderken de tatlı aldım.Eve girip yeşil çay yapmaya karar vermiştim ama evde de kimse yok,mutfakta biraz oturup çok yorgun olduğum için vazgeçtim çay içip tatlı yemekten.Sonra masadan kalkıp oturma odasına gidiyorken ödümü patlatan bir ses koptu arkamdan.Bir süre arkama dönemedim.Sakinleşince girebildim mutfağa,oturduğum sandalyenin olduğu duvarın üzerine sabitlenmiş koccca dolap kalktığım yere devrilmişti.Masanın ayaklarını bile kırmış,kim bilir beynimi nasıl ezerdi.sadaka verdim ertesi gün,inanıyorum böyle şeylere.
Elektrik kesmeden çalıştığım bir yük pano'sunda elektriği kesmediğimi unutarak, en'i 5-6 cm olan ve üzerinden adamı saniyesinde öldürecek akım geçen r fazına elimi dokundum ama nasıl oldu akıma kapılmadım hâkâ aklıma geldikçe hayret ederim. Korkudan yanımdaki arkadaşkara bike söylememiştim. Bizim işimizde aynı olay başından geçen bir abimiz elektrik çaromasından ölmüştü.
- baz istasyonları bölge sorumlusu olduğum manisa'da bir dağa tırmanırken, dağ yolunun göçmesi sonucu 4x4 jiple 6 takla atıp uçurumun ucunda kalmak. araç 30 cm daha aşağıya kaysaydı 100 mt bir uçurumun dibinde alacaktım son nefesimi.
- yine baz istasyonları için bir dağ başına gece yarısı gitmiştim. gece 3 te, en yakın köy 8 km filan. çobanın birinin salakça arkamdan yaklaşık omzuma dokunarak kolay gelsin demesi.
beğenilen entrylerimde detaylı bir anlatımı var.
ömrümden ömür gitmişti.
- inanılmaz bir şekilde kalp krizi geçirdiğimi farketmiş olmam.
10 dk içinde kendimi hastaneye yetiştirdim. tam 5 dk sonra kalbim durmuş. hatırlamıyorum haliyle. kalp masajı sonucu bir buçuk dakika sonra tekrar çalışmış. fakat kısa bir süre sonra tekrar durmuş. yokuş aşağı 2 ye alıp vurdurmuşlar tekrar çalışmış. şaka len şaka.
bu kez elektro şokla çalıştırmışlar. toplamda 4 dk kadar kalbim durmuş.
doktorumun söylediği cümleyi unutamam:
"evladım ayvayı yemişsin, boğazından aldık"
var böyle bi 3 5 tehlikeli anı daha. ama şimdi sıkmayayım sizi.
inanması güç biliyorum ama kolumdan kurşun yedim ilkokuldaydım fındılıkta fındığa uzanmak için zıplatırken bir an durup kolumu uzatmıştım işte o an olan oldu bildiğiniz kurşundu doktorlar bile inanamadı Allah korumuş.
Kazadan 12 sene sonra boyun ağrısı nedeniyle gittiğim doktor servikal mr ıma bakarak “sen trafik kazası mı geçirdin? “ diye sordu. Meğer kazada boynum kırılmamış ama ciddi hasar almış. Şuan boynumda fıtıklar ve 80 yaşındaki insanda olabilecek kadar kireçleme var. Bazen boynum o kadar şiddetli ağrıyor ki beni benden alıyor.
birinde küçükken sokakta top oynuyorduk, oynadığımız yer apartmanın bahçesi ve apartman ana caddeye cepheli. bahçede herhangi bir giriş kapısı vs. yok. top yola kaçtı, arabalar vızır vızır normalde ama top bir şekilde karşı kaldırıma kadar patlamadan yuvarlandı. ben de çocuk aklımla koşa koşa karşıya geçip yere eğildim tam topu alırken korna sesiyle irkildim, eğer araba ani fren yapıp yavaşlamasaydı şu an belki yoktum. arabanın kaputu bildiğiniz iki karış ötemdeydi kafamı kaldırdığımda.
ikincisinde ise bir karadeniz insanı olarak denizin dalgasına aldırmadan açıldım, yüzdüm yüzdüm, açıkta hiçbir problem yoktu. bir süre sonra denizden kıyıya doğru geldim, kıyıya adımımı atmamla akıntıya kapılmam bir oldu. meğer sahilin o bölümünde rip akıntısı varmış, işareti farketmemişim. bir de halat germişler o bölümü sınırlamak için, ben akıntıya kapıldım ama aynı zamanda halata dolandım. üzerimden kaç dalga geçti hatırlamıyorum, işin asıl kötü yanı dalgalar kıyıda kırılıp köpürüyor ve ben sürekli köpük yutuyorum. deniz çekiyor, ben kendimi yukarıya çekiyorum, haydi bir dalga ben nefessiz kalıyorum ve yine dibe doğru batıyorum. o halattan nasıl kurtuldum, şu an hala bilmiyorum ama verilmiş sadakam varmış onu iyi biliyorum. kıyıya çıktığımda yamulmuyorsam sağ kolum ve sol bacağımı halatlar kanatmıştı. düşünün nasıl bir dolanmak. o günden beri boğularak ölmekten çok korkarım. berbat bir histi. allah bir daha yaşatmasın.