her gün gördüğünüz ve sevdiğiniz insanı bir daha görmeyeceğini bilmektir bu şaşkınlık kendinize yediremez hazmedemezsiniz hala ilk gün ki gibi şaşkınlığı korursunuz.
herkes ölebilir ama bu onu kabul etmemiz anlamına gelmez.
her bayram elini öptüğüz biri öldüyse önümüzdeki bayram onun olmayacağını bilmek elini öpememek insana koymaz mı?
yada aynı yatağı paylaştığınız korkuğunuzda kollarına dolandığınız insanın o yatakta bir daha olmayacağını bilmek o korkuyu arttırmaz mı?
yaşamayan bilemez ölüm insana şaşkınlıkların en büyüğünü yaşatıyor.abartılmayı hakediyor.
ya bu ne biçim bir zihniyet ya...
şimdi bunu diyen bir sürü insan var, allah korusun yarın öbür gün kendi yakınlarından biri vefat etse allah korusun gene!
aynı tepkiyi verebilecek mi acaba?
tamam ölümün ne bok olduğunu hepimiz biliyoruz ama ölen birinin ardından;
- aman ya siktir et nasıl olsa yarın öbür gün bizde ölücez. diye bir tepkide vermiyoruz...
her şeyi doğasına göre karşılamak en makbulu zannımca. bizler robot değiliz en taş ve duygusuz görünen insanın bile duygusal bir çok zaafı var...
insanoğluyuz ve hataya, zaafa dayalı bir çok noksalığımız var beraber yaşamayı öğrenmek lazım...
sen şu satırı okuyana kadar kaç kişi öldü biliyor musun?
bilgisayarını kapatınca karşı komşunun kızının memelerini düşünerek uykuya dalmayacak mısın?
neden o zaman bu şaşkınlık?
riyakar olmamak lazım. herkes kendi hayatını yaşayacak. mühim olan kısa ya da uzun o hayatı gerektiği gibi yaşamak. neylersin, ölüm herkesin başında. kim bilir nerede kaç yaşında. bir namazlık olacak saltanatın, taht misali o musalla taşında.