gidiyorum dediğin andır , tamam bu kadarmış dediğin andır , boğulmaya ramak kala aynen boyle hissetmiştim , bayılmak üzereyken sırtıma hızla vuran arkadasımın sayesınde hayata döndüğüm gün bunu hissetmiştim.
uykudur. hatta çoğumuza oluyordur, tam derin bir uykuya dalacakken birden irkiliriz kolumuz bacağımız seyirir gibi olur işte o beynin vücuda gönderdiği sinyaldir. solunum ve kan dolaşımı o kadar yavaşlar ki beyin, ölüyo mu la bu diye sinyali patlatır ve bi yoklar kontrol eder. gerçektir.
umutlarının tükendiğine inandığında, seni en çok hayata bağlayan şeylerden vazgeçmek zorunda kaldığında veya diğer her şey gibi onlar da değerini yitirdiğinde ve bileklerine bakıp, ağlamayı kesip "demek böyle bir hismiş" dediğinde geldiğin yerdir ölüme en yakın olduğun an. diğer bütün ölümler o an değerinin anlaşılmadığı birer lütuftur sadece ve ölen yalnızca bedendir.
tuhaf bir şekilde huzur veren an. ya da ben öyle hatırlıyorum. 8 yaşındaydım sanırım yine babam beni işe götürmüştü. buğday depolarının orada dolaşıyordum. depoya buğdayları bir güzel helezonla istiflersin. bildiğin bir tepe olur. bende rahat durmuyorum işte, dedim en tepesine çıkayım. çıkardım ayakkabıları başladım çıkmaya. düşe kalka çıkıyorum.
eğer buğdayları sıkı sıkı istiflemezsen ortasında boşluk olur. içine doğru bataklıktan beter çeker seni. işte ben bunu o gün öğrendim. en tepeye çıktım. kendi kendime zıplıyorum, şarkı söylüyorum. birden içine doğru almaya başladı beni. önce önemsemedim ama dizime kadar içine girdim. normal bir durumdu adım atmaya çalıştım ama bacağımı çıkartamıyorum birden hızlandı ve belime kadar girdim.
artık bacaklarımı hiç hareket ettiremiyordum. sanki çimento dökülmüş gibiydi ve yavaş yavaş aşağı kayıyordum. kimse yoktu. göğsüme kadar geldim debeleniyordum ama daha çok batıyordum. bir kolum dışarıda kalmıştı diğerini hareket ettireniyordum.
nasıl yakıyordu vücudumu. o buğdayların sıcaklığı. kaşındırırda adamı. sonra bağırdım ama büro ile depoların arasında mesafe çoktu umutsuzca bir bağırıştı.
sonra neden bilmem kabullendim sanki durumu. korkmuyordum, üzülmüyordum, hislerimi yitirmiştim sanki. dudaklarıma kadar içindeydim ama bir kolum kısmen hala dışarıdaydı.
ağzımı açamıyordum artık işte o an tuhaf bir huzur hissettim. gözlerim bile artık içerdeydi. öyle güçlü ve ağır bir şeydi ki. topraktan beter.
sonra birden dıaşrıda kalan tek uzvum olan elimin kavranıldığını hissettim. yukarı çekmeye çalışıyordu beni ama çekemiyordu. en azından aşağı inmiyordum ama kurtulmamın olanaksız olduğunuda biliyordum. 600 ton buğday boru mu. kalkmadan cesedimi bulamazlar diye düşündüm.
sonra yavaş yavaş yukarı çıktığımı hissettim gözlerimde bile buğday vardı aydınlığı hissettim biraz daha biraz daha derken belime kadar çıktım.
babamın 25 yıllık emektarı cemil amca son anda elimi görmüş uzaktan. koşmuş gelmiş. dediğim gibi görmese aylarca arayacaklar belki ve o buğday oradan kalkmadan bulamayacaklar.
bugün yaşıyorsam onun sayesinde. kendimle alakalı öğrendiğim şey ise; neyse boşver.
kısacası üzdüklerime sesleniyorum; biraz da cemil amcaya kızın. o beni kurtarmasaydı bunlara sebep olmazdım.
karşıdan karşıya geçerken dalgınlıkla yola bakmadan girip yolun ortasında geldiğimde kamyonun acı fren sesini duyduğumda eyvah dediğim, ancak şoförün usta manevrası sayesinde sadece aynanın sırtıma çarpmasıyla atlattığım kazadır.
hiç bir şey hissetmesin, kabullenirsin artık dönüşü yok gidiyorsun her yer karanlık bir boşluğa dusermis gibi karanlığın içinde kayboluyorsun. her yer karanlık tek nokta dahi olsa ışık yok, dusunemiyorsun ama acıyla beraber zevk aliyorsun. ışte ben noktayi çözemedim o anda hissedigim acimiydi yoksa degil miydi yada acı mı zevk veriyordu. her neyse o tekrar yasamak istiyorum o anı, eğer ölme seklimi seçme şansım olsaydi ölümden döndüğüm andaki durumda ölmek isterdim, o duygulari tekrar hissetmek için.
karanlıkta tek düşünce gercekten bura son mu ve hep karanlık mı?
ilk başları çok korkutan ama sonraları kafanızın içinden bolca sevdiklerinizin olduğu binbir türlü alakasız gerçek yada değil senaryo geçerken sadece yüzünüze değen rüzgarı ve çöl sıcaklığını hissettiğiniz andır eğer o an neler yapmanız gerektiğine dair birşeyler biliyorsanız sizi o ana kadar tanıyan hiç kimsenin görse dahi tanıyamayacağı bir canavara dönüşürsünüz.