"Ölümden korkmaya gerek yoktur. O geldiğinde 'ben' olmayacağım, ben varken zaten ölüm yoktur." demiş Epiküros.
Sıklıkla kafa yorulanın aksine; ancak bir o kadar da doğru bulduğum bir yorum. Aslında biz ölmekten değil; bilinmezlikten, şüphelerimizden, algılayamadıklarımızdan ve ötenin bulanıklığından korkuyoruz. Bilincimizin ve benliğimizin yok olmasından, sanki hiç yaşamamış gibi karanlıkta kaybolup gitmekten korkuyoruz. Aslında korktuğumuz şey - öyle sanıyorum ki- ölümün kendisi değil.
Son olarak Cemil Meriç'in Jurnal'i ile bitirmek istiyorum:
"Ne kadar cesur olursak olalım, yokluk bizi ürkütüyor. iz bırakmadan silinmek, bir kurbağa gibi gebermek, bütün rüyalarımızla, bütün acılarımızla yok olmak... insan zekâsı bu kadar trajik bir sonu zor kabul ediyor."
Ölümden korkmuyorum diyenler o an ölüme yakin olmadiğindan veya öle kurguladiğindan bunu der.kimiside her an öleceğinin farkinda olduğundan korkar.yoksa ölümden korkmuyorum diyen vatandaşa biraz adranalin enjekte etsek kaninada nabzi azcik bi hizlansin bakalim korkuyormu korkmuyormu.
Ölmekten değil de yaşlanınca yatağa bağlı olarak yaşamaktan korkuyorum. Babaannem ne konuşabiliyordu ne ayağa kalkabiliyordu. Vefat etti de kurtuldu. Kim ister öyle bir durumda yaşamak. Ona yaşamak denebilirse tabi.
Ölümden değil de pişmanlıklarla dolu bir yaşamdan korkmak lazım. Kafada gerçekleşmeyen planlar, başkalarının sözleriyle geçirilmiş bir hayat, hiç beklenmedik bir ölüm...Bu yüzden insan en önce kendisi için yaşamalı.
aslında korkmamak lazım çünkü herkesin ömrü farklı. kimse kimseyle aynı değil ki. bizi biz yapan birbirimizden farklı olmamız. ama tabii ki sağlığımıza dikkat edip hayatı, yaşamayı sevebiliriz. 101 yaşında ölümden korkan bir nine varmış ama ölmüş maalesef. https://www.google.com/ur...Vaw2E8QnjJvMAqKXBlZ4MnSgH