sen, ben, o, biz, siz ve onlar kıvamındaki insanlardır.
yer istiklal'dir. onlarca kokoş, emo, entel, gotik ve tiki sel halinde cadde boyunca akıp gitmektedir. sağda solda üç beş gitarist muhtemelen şarap parası peşinde yine üç beş melodi tıngırdatmaktadır; yolunuzu kesip "abla bozukluk at be" diyen şarapçılardan biraz daha sanatkarlardır.
kıçını kaşıyanı, kahkaha atanı, yerde oturanı, sevgilisiyle öpüşeni derken insan kendi arkadaş çevresine döner. ne idüğü belirsiz bir geyik dönmektedir; popüler kültür ürünlerinin yarattığı jargon ağızlarda şekillenirken hayat arkadaş grubundaki herkesin gözüne çok güzel gözükmektedir.
bir sessizlik oluşur, fırsat konuşma fırsatıdır; "kızlar hiç nasıl ölüceğinizi merak etmiyo musunuz ya?" dersiniz. yüzler asılır, birinin "ne gerek var mrrr mrr" dediği duyulur gibi olur. hayatın içinde ölümden bahsetmek bir kez daha kimsenin işine gelmemiştir. konu değiştirililir, omzunuza şakayla karışık dokunan el size "bırak bu işleri canım" diye mırıldanır ve ardından küçük bir zafer kahkahası gelir.
millet yine işine gücüne dönmüştür. hayat devam etmektedir, hayat da güzeldir nitekim. ölmeye bile değerdir.