Azrail bile ölürken “Allahım ölüm sarhoşluğunun bu kadar can yakıcı olduğunu bilseydim, senden ve ruhunu kabzettiğim tüm kullarından af dilerdim” demiş/diyecekmiş…
Her nefis ölümü tadacaktır buna eyvallah ama insan sevdiği birini kaybedip ölümle tanışınca mezar taşına konuşup sorularına cevap alamayınca o taşı kendi elleriyle yıkayıp o topraktaki otları yolunca anlıyor ki ölüm var ve ötesi berisi yok ölüm işte.
Pessoa ölümü, “Hayat diye kabul ettiğimiz şey, gerçek hayatın uykusu, varlığımızın gerçek halinin ölümüdür” ve “Neden bilmem, bazen öleceğim içime doğar, ölüm uykuya benziyorsa ölümden uyanacağımızı varsaymamız gerekir” diye tanımlıyor. Aynı zamanda imanı da “iman eylemin içgüdüsüdür” ifadesiyle dile getirmesine rağmen inandığı şeylere iman etmediğinin de altını çiziyor.
Yatağa bağlı olup başkalarına bağımlı yaşayan (buna ne kadar yaşamak denirse artık) ve temel işlevleri yerine getirmekten aciz insanlar için kurtuluş olduğuna inandığım, kaçışı olmayan bir sondur, evet.
her geçen salise bize daha da yaklaştığı gibi, maalesef sevdiklerimize de aynı hızda yaklaşan kaçınılmaz son. insan kayıplar yaşamadıkça, hayat telaşasında unutup gidiyor.