ölüm

entry4115 galeri132 video16 ses3
    40.
  1. bazen kurtuluş olarak görülen bişey.
    4 ...
  2. 39.
  3. bir insanın nefes almaması ve kalp atışlarının durması alışıldık bir durum değildir. alışılan şeylerin bir süre sonra varlık göstermemesi en üzücü durumlardan biridir. bu yüzden bir daha atmayan bir kalp ve nefes alıp vermeyen birini görmek dünyanın en acı şeyidir. en alışılmış şeyin -hayatın- sona erişidir. fakat, her şeyin sona erişi değildir: hem kalanlar kaldığı yerden devam eder hem de ölenler...
    7 ...
  4. 38.
  5. insana hep çok uzakta gibi görünen ama aslında bir adım kadar,saniyeler kadar yakınında durandır ölüm. geldiğinde ise hep erkendir ölüme,yaşama ise hep geç kalınmıştır sanki. yasaması gereken bi çok şey kalmıştır ardında gidenin.
    5 ...
  6. 37.
  7. O an gelinceye kadar anlaşılamayacak hadisedir..
    4 ...
  8. 36.
  9. sorgudur bilinçte her zaman dile gelmese de.

    saatim
    duracak mı
    ben kurmadan
    yastığımdaki
    hayallerim

    pencerem
    açılacak mı
    ben açmadan
    yüzümdeki
    gözlerim

    yağmurum
    kuruyacak mı
    ben ıslanmadan
    üstümdeki
    elbisem

    güneşim
    solacak mı
    ben görmeden
    saksıdaki
    çiçeğim

    şehrim
    susacak mı
    ben dinlemeden
    radyodaki
    şarkım

    çocuğum
    büyüyecek mi
    ben öpmeden
    yatağımdaki
    sevgilim

    kadınım
    sevilecek mi
    ben olmadan
    mezardaki
    bedenim

    ve
    ben'im
    olacak mı
    ben ölünce
    içimdeki
    benim

    erdal akçaoğlu
    3 ...
  10. 35.
  11. " insanların çoğunun hayatı öylesine sefil, öylesine önemsizdir ki, öldükleri zaman herhangi bir şey kaybettikleri söylenemez. Bu çeşit kimselerde, değerli bir nitelik taşıyan biricik yan, yani insanlığın genel özellikleri ise, onlar ölseler bile, öteki insanlarda var olmaya devam eder. Devamlılık, bireylerin değil, insanlığın bir özelliğidir. insana sonsuz bir hayat verilmiş olsaydı, durmadan yaşayacağı için, en sonunda karakterinin değişmezliği ve sınırlı zekasından ötürü, öyle bir yeksenaklık duygusuna kapılacak ve öyle tiksinecekti ki, sonunda hiçliği tercih etmek zorunda kalacaktı. Bireyin ruh ölümsüzlüğünü istemek, bir yanılgıyı sonsuz olarak tekrarlamayı istemekle birdir. Çünkü aslında her birey, özel bir yanılgı, zavallı bir şey ve varolmaması gereken bir varlıktır. Ve hayatın gerçek amacı, bizi bundan kurtarmaktır. Bunu açıkça gösteren şey, bir çok insanın, hatta bütün insanların, hayal ettikleri bir dünyada olsalar bile, mutluluğa ulaşamayacak bir biçimde yaratılmış olmasıdır. Hayal ettikleri bu dünya, düşkünlük ve acıdan sıyrılmış olsa, cansıkıntısının avucuna düşecekler ve can sıkıntısından kaçabildikleri ölçüde de düşkünlüğe, acılara, sıkıntılara yeniden yöneleceklerdir. Demek ki, insanı daha iyi bir duruma ulaştırmak için, onu daha iyi bir dünyanın içine yerleştirmek yetmez; asıl yapılması gereken iş, onu tepeden tırnağa değiştirmek ve o ana kadar ne ise, artık öyle olmamasını sağlamaktır.Bütün hayat etkinliklerinin sona ermesi, bu etkinliği sürdüren gücün bir yük altında kurtuluşu gibi görünüyor. Ölülerin yüzlerinde görülen o yumuşak durulmuşluk, belki de bunu dile getirmektedir."

    " Köpeğinize bakın: ne kadar uysal, ne kadar uslu değil mi? Bu köpek, yeryüzüne gelene kadar, binlerce köpeğin ölüp gitmesi gerekti. Ama bu binlerce köpeğin ölümü, köpek idea'sına hiç dokunmadı bile. Bu idea, onların ölümleri ile kararmadı. Köpeğinizin, sanki bugün dünyaya gelmiş gibi canlı ve diri olması ve hiçbir zaman ölüp gitmeyecek gibi görünmesi bundan ötürüdür. Onun gözlerinde, varlığında taşıdığı ölümsüz ilke yani archeus pırıldamaktadır. Peki binlerce yıl içinde ölüm neyi ortadan kaldırdı? Ölüm köpeği ortadan kaldırmadı. Çünkü köpek, işte şurada gözlerinizin önünde ve kılına bile dokunulmamış halde duruyor. Ölümün yokettiği şey, bilincimizin güçsüzlüğünün, ancak zaman içinde algılayabildiği biçimi ve gölgesidir onun."

    Hayatın kısa rüyasına karşılık, sınırsız zamanın gecesi ne kadar uzun!

    Arthur Schopenhauer
    6 ...
  12. 34.
  13. Jozef Stalin'in tanımlamasıyla; "Bir insanın ölümü trajiktir, 10 insanın ölümü dramatiktir, 1 milyon insanın ölümü ise sadece bir istatistiktir."
    6 ...
  14. 33.
  15. bazen bir kurtuluş bazen ise kötü bir son..gelir bulur bir gün mutlak..işte bu zamansızlık korkutur insanları..ölünce sevenler bir müddet hatırlar sonra onlar da alışırlar..arkasında eser bırakmadıysa insan asıl o zaman ölmüştür
    gafil olma sen de bırak bir eser
    sen ölünce yerinde yeller eser..
    4 ...
  16. 32.
  17. nerede,ne zaman,hangı sartlarda yakalayacagı belli olmayan bazen er bazende geç gelen bizleri zaman zaman üzen zaman zaman da yaralayan içimizde koskocaman bir yara açan durum.
    3 ...
  18. 31.
  19. 30.
  20. insanın dibe vurduğu durumlarda tercih etmesi gereken son yol değildir, tercih edilmemesi gereken yoldur.
    3 ...
  21. 29.
  22. ölüm;ruhun bedenden ayrılmasıdır.
    5 ...
  23. 28.
  24. murat çelik in su düşleri adlı albumunden çok guzel bir parça. bir ara trt radyoları pek severdi bu parçayı çalardı neydi o günler!
    sözleri;

    günler sensiz gecer oldu
    yuregim benden gider oldu
    baharı beklerken guzelim
    hep gunesi arar oldum

    baharı beklerken guzelim
    hep gunesi arar oldum
    hmmm hmmm

    herseyin bir sonu var ama
    sonu yok ki düştüğüm yerin
    sana değil artık guzelim
    ah ölüme koşar içim

    gel gel artık içimi al
    ve öldür
    dön dön artık sesimi al
    ve öldür

    seni ben kendime güzelim
    canımdan geçip seçtim
    sana ben kendimi güzelim
    ödünç vermedim

    *
    9 ...
  25. 27.
  26. insanın bir türlü kabullenemediği, varlığını unutmaya çalıştığı, ötelediği ancak sürekli onun yanında olan bir gerçeklik.
    4 ...
  27. 26.
  28. hayat denen ve kimilerinin şah, kimilerinin de piyon olduğu bu boktan düzenin son bulduğu andır. oyun bitmiştir ve bütün taşlar şah, piyon denmeden aynı kaba (tabuta) konmuştur.
    6 ...
  29. 25.
  30. dünyanın fani olduğunu hatırlamamızı sağlayan realite.
    6 ...
  31. 24.
  32. "ölüm bir son olabilir mi hiç? başlangıcı ölüm olmayan bir yaşamın sonu ölüm olabilir mi?"
    8 ...
  33. 23.
  34. Hepimizi bekleyen son ölüm. Ötesinde köy olmayan köy. Dönüş bileti satılmayan yolculuk. Bazen davetsiz bir misafir ölüm. Tek gerçek belkide, tek ve en gerçek şu yalan dünyada. Gözlerin kapanıp, gönüllerin görmeye başladığı yer ölüm.
    Hayata format atmak ölüm. Hayatın yeni versiyonunu yüklemek belkide. Doğru ile yanlış karışımının ayıracı ölüm. Saklambaçtaki ebe ölüm, gün gelip saklandığımız yerde bizi bulacak olan.
    Aktivasyon maili misali ölüm. Son değil başlangıcın ta kendisi ölüm. hayatın modunu görme zamanı ölüm. çaylaklığın sona ermesi belkide. Tek taraflı kapakçık ölüm. seçici geçirgen zar misali yalanı, yanlışı, malı, mülkü içeri almaz ölüm. nedir ne değildir bilmem ama çok hoş bir şey şu ölüm.
    12 ...
  35. 22.
  36. ölüm ölüm dediğin nedir ki?
    ben senin için yaşamayı göze almışım. *

    (bkz: polat alemdar)
    11 ...
  37. 21.
  38. ölüm buydu işte. sen ölürdün ve o çok önemsediğin, içinde varolabilmek için ömrünü harcadığın koskoca dünya, ardından bir çizgi film sesiyle haykırırdı: ''güle güle,sen bir hiçtin'' suyun yeni açılan bir boşluğa doluvermesi gibi, hayat da senin eksildiğin yeri kaplayıverirdi. Bazen söylediği tek kelimeyi önemseyip büyüttüğümüz birinin ölümü o kadar etkilemezdi bizi.Ne de olsa söylendiği sözde biz vardık ama ölümünde yoktuk. ''vah vah'' der geçerdik, ''akşama ne yiyelim?''
    Hande Altaylı
    11 ...
  39. 20.
  40. 19.
  41. 18.
  42. beyaz bir gemidir ölüm
    sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde olurum

    kötü geçen bir güzü
    ve umutsuz bir aşkı anlatan

    rüzgarla savrulan
    kağıt parçalarına
    yazılmış

    dağıtılmamış
    bildiriler gibi

    uzun bir yolculuğa hazırlanan
    yalnız bir yolculuğa.

    çünkü beyaz bir gemidir ölüm

    siyah denizlerin hep
    çağırdığı

    batık bir gemi

    sönmüş yıldızlar gibidir

    yitik adreslere benzer
    ölüm

    yanık otlar gibi.

    sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde
    ölürüm.

    nazım
    24 ...
  43. 17.
  44. dünyaya gelen yeni doğmuş bir bebeğin ağlayarak gelmesi ve ölüm acısı o kadar benzer şeylerdir ki. Aslında bu iki olay arasında geçen ömürde kişinin cüssesine sıkıştırılmış ruh, kişiyi sürekli sıkıntılara, üzüntülere, mutluluğa, açlığa, felakete, bolluğa berekete, susuzluğa, hastalığa sürüklemiş ve o cüsse üzerinde ruh hareket alanı ve kabiliyeti bulmuştur. o zaman ruh bütün bu olanları cüsseye yaşatıyorsa ruhun vücuttan ayrılması (ölüm) cüsseyi rahatlatacak ve aslına döndürecektir. çünkü ruh ve ceset ait oldukları dünyalarına gönderilmiştir. önemli olan ölsek de entrylerimizle yaşamaktır...
    20 ...
  45. 16.
  46. kalp kırmamak için en büyük neden.
    28 ...
© 2025 uludağ sözlük