nasıl mutu olacaklarını bilen insanlara, karşı konulamaz bir öldürme arzusu duyuyorum.
dünyanın neresinde kim olarak yaşarsanız yaşayın;ama her anı mutlu kılmaya çalışmaktan söz etmeyin, gerçek olmayan bir mutluluktansa mutsuzlukla mutlu olan insanlar var.
insanların çokbilmiş, nezaketsiz, samimiyetsiz yakınlıkları midemi kaldırıyor.
kim olarak ölmek istediğinize karar vermek,kim olarak yaşamak istediğinizden daha elim bir mesele.
bu incinmiş bir yoksunluk duygusu değil, büyük bir yokluğun bütün hayatınızı esir alması durumudur.
her zaman gerçekleri söylemediğim doğru ama gerçek olmak zorunda bırakıldığım her saniyeyi bu dünyanın gerçeği olmak niyetiyle yaşadım.
peki ne idi ki bu dünyanın gerçeği? sonsuz sevgiden, merhametten ve insanlara yardım etmekten söz eden ama adam öldüren, sevdiği kadına karşı büyük kayıtsızlığıyla alkışları toplayan, çocuk sevicilerin burada her şey bir milyon diye bağırdıkları ucuz ve kirli hayatları...
gerçekliklerden böyle şuursuzca haz almaktan söz ederken büyük alkışlar aldım ancak dünyanında içinde bulunduğu bu çöplükte onlara yokluklardan bahsederken hep yuhalandım.
asık suratımdan şikayet edenlerin neden samimiyetsiz gülüşlerime bu kadar itimat ettiklerini bir türlü anlayamadım.
işini iyi yapamayan insanlara bunun nasıl bir etik anlayışına uygun olduğunu sorduğumda yüzüme uzun uzun bakıp benden nefret etmek için onları doğruları söylemekten başka bir neden bulmak zorunda bırakmadığım için bana olan minnetlerini görebiliyorum.
beni severek lütfettiklerini düşünen bu fındık beyinlilere söyleyebileceğim tek şey beni sevmeleriyle değil, beni eleştiren büyük cümleleriyle ilgilendiğim olabilir ancak.
bu ukala, edepsiz adam gerçek bir insan olabilmek için kurduğu cümlelerden sorumludur!