bir çok insanın yaşadığı ve dile getirmekten çekindiği ölüm korkusunun psikolojik ve sosyolojik sebepleri vardır.
Geride kalanlar için endişelenmek ve ölüm esnasında çekilen acılardan korkmak gibi onlarca sebep sıralanabilir.
yalnız kalma korkusudur. çoğu kişi ölünce artık farklı bir düşünce yapısında değil de aynı düşünce yapısında olacağını sanar ve bu yüzden o mezarlıkta nasıl yalnız kalacağını düşünür ve akabinde de korkar.
Birçok nedeni vardır. Ama nasıl bir ölüme bağlı olduğu da korkunun seviyesini değiştirebilir. Her insan bir gün ölecek. ama kanser ama araba kazası ama uçak kazası ama inşaat malzemesinin düşmesi vb. vb. gibi birçok ölüm var. en çok korkutan bir kişi tarafından işkence edilerek öldürülmek olabilir.
insan bilmediğinden korkar en çok. Ölüm ise yaşayanların en büyük bilinmezidir. hayatta karşılaştığınız her şeye bir cevabınız vardır veya er geç oluşur. verilen her cevap ise bir öğrenmişliği gerektirir. oysa ölüm öyle bir şeydir ki verecek cevabınızın olması için mutlaka deneyimlemeniz gerekir, yani ölümü öğrendiğinizde zaten ölmüşsünüzdür. işte insanı en çok bu korkutur.
insanoğlu mutluyken düşünmez ölümü, düşünmek istemez. Bu anlarda Şu ölümlü dünyada diye başlayan bir dahamı geleceğiz dünyaya diye biten savunma mekanizmalarıyla bir köşeye iter ölümü. Öyleyse bir sorsak kendimize bizi mutlu eden şeyler nedir ? kimbilir ne cevaplar veririz kendimize. Peki bu cevapların ölümü sevmeyen, çelişen ortak noktası nedir ? Büyük ihtimalle artık bu dünyada olmamak dır bu ortak nokta.
Çünkü ölüm:
- Bir daha oynayamamaktır çocuğunla,torununla
- Bir daha görüşememektir sevgilinle, dostlarınla
- Bir daha iki tek atamamaktır yada bir daha sayamamaktır rakı şişesindeki balıkları
- bir araya gelip iki lafın belini kıramamaktır dostlarınla.
Böyle uzar gider liste ve herkesin farklı bir listesi vardır.
Birde ölümü isteyenler vardır. Ölümden korkmak onlar için gerilerde kalmış bir davranıştır. Ölümü deneyimlemenin getirmiş olduğu korkular onlar için bir anlam taşımaz artık. çünki bu kimseler yukardaki genellemeleri yaptığımız insanların içinde ama onlardan çok farklı bir hayat sürerler.
Dermansız bir hastalığı vardır örneğin, mahkumdur yatağa. Derdini anlatabilmenin tek yolu gözleridir ve anlatamaz çoğunlukla. Hepimizin yapabilmenin ne büyük nimet olduğunun farkına varmadan yaptığı şeyler onlar için eziyettir. Tuvalete gidemezler örneğin, senin için rahatlama olan şey onun için bir muhtaçlıktır. Birinin yardımı gerekir taharet için. Ve o biri genelde öf der. (Ey öf diyen insan, garantinmi var, elinde sertifikamı var o duruma sende düşmeyeceksin diye ? düşün bir senin düşünmeye bile korktuğun ölümü istemek nasıl bir şey ?)
Yada ölümü sevgiliye kavuşmak olarak görenler vardır bu ölümü isteyenler in arasında. ölmeden önce ölmektir bu dünyada gayeleri. ölmeden önce ölmek belki de ölüme verilecek en iyi cevabı barındırır içinde. Bir bilene sormak gerekir.
Vel hasılı kelam bilmiyorsan korkarsın ölümden. Doğaldır. Korkularınla yüzleşmek için ölümü beklemek bir yoldur, ölümü aklından çıkarmayarak bu hayatı ona göre hakkıyla yaşamak başka bir yol.
Dikkat et bir daha gelmeyeceksin bu dünyaya.
Ahiret hayatı için gerekli hazırlığı yapmamış olmaktır. Hazırlıksız gideceğini bildiği için de korkar insan, normaldir. ibadet ve inanç konusunda elinden geleni yapan insan ise korkmaz ölümden. Misal peygamber Efendimiz (s.a.v), ehl-i beyt, sahabeler, evliyalar ve enbiyalar vb.
--spoiler--
Ne çok istek. Ne çok özlem. Ve ne çok acı, yüzeye ne kadar yakın,
yalnızca birkaç dakika derinde. Yazgı acısı. Varoluş acısı. Hep orada
olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı. Ulaşılması
böylesine kolay olan acı. Pek çok şey - basit bir grup alıştırması,
birkaç
dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz,
bir kayıp - bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman
gerçekleşemeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak,
yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, himaye edilmek, anlam
ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak.
Ne zaman ki bu ulaşılmaz istekler tüm yaşamımıza egemen olur, o
zaman yardım almak için aileye, dostlara, dine - bazen de
psikoterapistlere - yöneliriz.
--spoiler--
sürekli kendini alıştırdığını sandığın tek korkudur. bazen tüm gününü zehir eder, sonra yaşadığına da, lanet edersin. kendini ölümünü düşünmeye sıra gelmez zaten. etrafında, sana ışık saçanları kaybetmekten korkarsın aslında. işte korkutanda budur. yoksa benim için ölüm, kurtuluştur dersin, ama etrafındakilere bunu konduramazsın arkadaş! anlıyorum seni değil mi? hepimiz böyleyiz merak etme.