hayatı yaşamak için en müthiş ve belki de tek motivasyondur. ölüm olmasa hissedeceğimiz tek şey boş bir vâr olma hissi ve ızdırap olurdu. hiçbir şeyi yapmak için gerekli motivasyona sahip olmazdık.
ayrıca, insanı korkutan ölüm değil, yaşadığı şeylerden uzaklaşıp, bir daha onları hissedemeyecek olmasıdır.
kimileri için korku ölümden değil o esnada duyacağı acının endişesinden ileri gelir. yaşayacağı acıdan korkmaktadır yani aslı. benim gibiler için mesela. yoksa o kadar da şey değildir hani. en azından göte giren pamuğu hissetmeyecek olmakta bir kazanımdır bence, sonra onu aratmasınlar da.
y. kemal '' ölüm asude bir bahar ülkesidir bu rinde'' derken acaba hiç korku hissetmiş midir? ya da ''ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor '' derken...
gördün; doğumdan sonra hayat var, hemde anne karnındaki hayatla kıyaslanamayacak derecede müthiş bir hayat, aynen de ölümden sonra baki bir hayat var bu dünyayı zindan hükmünde kılacak kadar müthiş, sen de gideceksin ve elemsiz sıkıntısız ve sonusuz olduğunu bildiğin için alacağın lezzetlerin de sonsuz olacağı bir hayat, şunları dikkatle ve sabırla oku ve dünyanın cam parçalarını elmasa tercih etme,
"ey nefis! başta habibullah, bütün ahbabın, kabrin öbür tarafındadırlar. burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar. ölümden ürküp, kabirden korkup başını çevirme. merdâne kabre bak, dinle, ne talep eder? erkekçesine ölümün yüzüne gül, bak, ne ister. sakın gafil olup ikinci adama benzeme.(ikinci adamın ne olduğunu anlamayanlar 14.sözün hatimesi 'gafil kafaya tokmaktır' okumalı google dan aratıp)
ey nefsim! deme, "zaman değişmiş, asır başkalaşmış. herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder(taparcasına sever), derd-i maişetle(geçim derdiyle) sarhoştur."
çünkü ölüm değişmiyor. firak(ayrılık), bekaya kalb olup başkalaşmıyor. acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor.
hem deme, "ben de herkes gibiyim." çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.
hem kendini başıboş zannetme. zira şu misafirhane-i dünyada, nazar-ı hikmetle baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin. nasıl sen nizamsız, gayesiz kalabilirsin?"
gözünü kapayan yalnız kendine gece yapar.
hele ki göt korkusuyla birleşince daha bir kötü olur. genelde yaşlanmaya doğru ölüm kalım meseleleri daha bir derinden incelenir, insanlar 'neydim,ne olucam,nereye gidiyorum?' şeklinde sorularla kendini içten içe mahveder.
insanları olduğundan çok daha hızlı koşturabilecek fizyolojik reaksiyonun oluşmasına sebep olandır. Yani usain bolt ölüm korkusuyla koşabilse 100 m. dünya rekoru birkaç saniye daha aşağı çekilebilir. Şaka değil.
korkup, korkmamak, insanın ameline göre değişir, çok günah işlediğini biliyorsa, bunun cezasını çekeceğinden korkuyordur, yaşamı boyunca Allah'ın emir ve yasaklarını uyup, inancinın gereklerini yerine getirdiyse korkacak bişeyi yoktur, tıpkı ödevini yapmadan okula gelen öğrencinin zor duruma düşüp, ödev yapanın rahatça hareket etmesi gibi, yinede, ölümün soğukluğu, kabirdeki yalnızlık ve yaşanılabilecek azabın ağırlığı insanı hep ürkütmüş ve korku vermiştir ancak unutmamak gerekir ki, korkunun ecele faydası yoktur.
Ölümümü düşünüp de ağlamak saçma geliyor. Sanırım bunu hiçbir zaman yapmayacağım. Ölümüme hiçbir zaman kılıf biçmedim, "şöyle öleceğim, böyle öleceğim" diye. Günün birinde elbet ölünecek ama tasarlanacak bir şey yok. Ölüm hakkında düşündüğüm bir şey varsa, o da, o anki psikolojim ve geriye baktığımda neler gördüğümdür. Geriye bakıp mutlu olabiliyorsam ne mutlu. Geriye bakıp mutsuz ve umutsuz bir yaşam görmüşsem vay halime.
Yaptıklarımdan değil, yapmadıklarımdan pişman olmalıyım. Denemekten zarar gelmez. Bir hatayı bir kere yapmalı, tekrarladığın vakit pişman olmalı ve yaşadığın pişmanlıktan gururunu bir kenara itip, rasyonel düşünceyle ders çıkarmalısın. Lakin her birimiz insanız, kusursuz değiliz. Kusur, insanın tabiatında yaşar. Kusurlu yanlarımızla savaşabilmeliyiz. Bunu ise ancak ve ancak özeleştiri yaparak başarabiliriz. Çaresizlikle barışık bir yaşam sürmek basit ve acıdır. Muvaffakiyetimizi özeleştiri ve iç mücadelemizle sağlamalıyız.
Ne var ki insanın başa çıkamayacağı şeyler vardır; ölüm gibi. Bünyevi ve manevi hastalıklarla tıp yoluyla başa çıkma imkanlarımız vardır fakat ölümün çaresi yok. Ölüm, dünya tabiatının karşımıza çıkardığı en zorlu olaydır. Kıssadan hisse; ağlanacak bir şey varsa o da çaresizliğimizdir.
en belirgin olanı ise, bilinmeyene duyulan korkudur.
çünkü daha önce, hiç tecrübe etmediğimiz bir olgudur, ölüm.
ancak inançlı insanlar bu korkuyu en az hissedenlerdir.
çünkü onlar bilirler ki, "biz allah'dan geldik ve dönüşümüz yine ve ancak alemlerin rabbi olan, yüce allah'adır".
bu iç rahatlatan ve insanı teselli eden, bir teslimiyettir.