olmekten korkmamak lazım eger bi hedef varsa ta ki o hedefe ulasana kadar korkmamak lazım. hedef de yaşama sevinci olunca daha guzel.guzel bi sekilde olmekten korkmamak lazım.
ölümden ziyade aslında insanı korkutan yalnızlık ve bilinmeyendir. yapayalnız ve bir bilinmeyen de nereye çekerlerse oraya gidilecek, ne denirse o yapılacak.
yaşarken, birlikten kuvvet doğar atasözü ile herşeyi birileri ile yapmaya alışan insanoğlu öbür tarafta yapayalnız ne yapacağı şaşırır. gerçi dürte dürte yaptıracaklar ama gene de insanı ürkütür bu gerçek.
Acizliktir.Ölmekten korkan bir kişi,dünyadaki amellerinin öbür dünyada bulacağı karşılığının belirsiz olmasından ötürü endişelidir.Dünyada yaptığı ya da yapmadığı her bir hareketten hesaba çekileceğini bilen kişi bunu hesaba katarak hareket ederse ölmekten kormak gereksizdir.Bu yüzden ölmek inananlar için yeniden doğmaktır.Allah'a kavuşmaktır.Yoksa insan neden korksun ki ölümden?
piskolojik açıdan hassas kişilerin sürekli öleceğini düşünmesi ve bunun doğurduğu korkudur.
not: dünya bir oteldir bizlerse turist ve hiç kimse sonsuza dek bir otelde kalamaz.
hayatı çok fazla sevenlerin veya yaşamlarını istedikleri gibi yaşayamadıklarını düşünenlerin, ve bunu yapmayı sürekli olarak erteleyenlerin sahip olduğu histir.
ölüm , bazı kişiler için zamanın işlememesini istemek, bazıları için hiç birşey.
anneannenle bir gün oturursun ve her zaman ki gibi anneannene aynı soruyu sorarsın ve cevabını bilirsin.
-anneanne nasılsın?
-hastayım.
bu herzaman tipiktir. artık alışmışsındır hep aynı şeyi duymaya. bir gün sabah erkenden yine yanına gidersin ve nezaketen aynı cümleyi sorarsın ;
-anneannecim bugün nasılsın?
-bugün de güneşin doğuşunu gördüm der.
bunu söylerken gözünün içine bakar. hem de taa içine. o kelime vurgusuyla, bakışıyla o kadar anlamlı olur ki tek kelime söyleyemeden dakikalarca kalırsın.
(bkz: bugün de güneşin doğuşunu gördüm) ölüm korkusu ne demektir? yalnız yaşayan orta katta oturan bir adam. tek başına ve geleni gideni olmayan kimsenin sormadığı kendi halinde bir adam bu. yaşlılıktan nefes almakta zorlanan merdivene çıkarken garip sesler çıkararak apartmandakilerin ''bu adam ne garip'' diye fıs fıs konuşmasına neden olan bir adam bu.
hergün akşam belki geceye kadar kapısını yarım bir şekilde açık bırakan bir adamdır bu.
-bu adam niye kapısını açık bırakıyor?
-yalnızlığıyla birlikte ölümü beklediğinden...
olum olmasaydı olum korkusu da olmazdı.o yuzden insan beynindeki tanrı-allah
kavramını yaratan olum korkusudur. dahası olum korkusunun daha yogun hissedildigi
cografyalarda-toplumlarda tanrı-allah kavramı daha gucludur, semavi dinlerin
koku de buradan gelir. hepsi eski dunya cografyası kokenlidir.
eski dunya da tarih boyunca kavimlerin, krallıkların,catısmaların, savasların,
kavgaların, yıkımların,hastalıkların merkezi olan dunyadır.
niye amerikada, afrikada ya da dunyanın alakasız baska bir cografyasında
ortaya cıkmamıs tanrı kavramı ve devamında semavi dinler?bir dusunun bakalım.