canlı cansız, büyük küçük her oluşun, her duruşun bir şekli var...
insanın şekli de bu: ölümün mutlaklığını bilerek yaşamak.
"yaşamaya çalışmak" değil ama: yaşamak.
çünkü ölümden daha az ya da daha çok gerçek değil ki yaşamak; aynı kalibredeler aslında.
birisinde varsın, birisinde yoksun; birisinde acıkıyorsun, seviyorsun, hissediyorsun, diğerinde bunların hiçbiri yok. böyle bakıldığında zıt gibi duruyorlar...
ancak al bu ölüm ve yaşam gerçekliklerini, bilinmezlik ve kaçınılmazlık adına bir değerlendir. pek farkları kalmadı işte; ikisini de sormadılar bize, ikisinin de içinde bulduk kendimizi.
insan olmayı da sormadılar. böcek olmak, ağaç olmak, hatta gezegen olmak var bu alemde; hiçbiri idrak etmiyor yaşamı ve ölümü, tabi olmalarına rağmen.
bunlardan birisi değil, insan oluveriyorsun. yaşarken ölümü, ölüme giderken de yaşamı düşünüyorsun. götünün üstünde duramıyorsun yani.