insan denen ve kendini bilinç denen şeyle taçlandırdığını iddia eden canlının en büyük paradoksu. ölüm orada biliyorsun ve ona hızla koşuyorsun ama bu gerçeğin bütün ağırlığına rağmen saçma sapan bir umut ve coşku taşıyorsun içinde.
ve çok zaman görmezden geliyorsun ölümü. hatta cümlelerinden bile uzaklaştırıyorsun. üzerine bir sürü lakırdı edilir lakin nedir bu motivasyonun kaynağı ?
yoksa ölüm gerçekten ölmek değil mi ?
unutuyorsun. sadece yakınların öldüğünde ölüm gerçeğiyle yüzleşip iki gün sonra hiçbir şey olmamış gibi aptalca kaygıların, koşuşturmalarına dalıyorsun. keşke arada " hatırla" butonu olsa da anın tadına varabilsek.
Hayat güzel arkadaşlar . Bu ne herkes ölüm narası atıyor . Sadece sevdikleriniz için yaşamayın kendiniz için yaşayın . Ne yaşamak istiyorsanız yaşayın bunu . Başka dünya yok . Dibine kadar yaşayın .
Tamamen inanca bağlı bir eylem bence.
Evrende her şeyin karşıtı ile var olduğununu gözlemlenir. Yani en eski icat veya bilgi olan dine göre sadece hayatın sonu olan bir kavram ölüm. Her şeyin sonu değil. Her şeyin sonu varsa bile bu da hiçbir şey olacak. Farklı düşünceler aynı kapıya açılıyor bu konsepte ama genel olarak özeti bu. Yok olmak için var olmak gerekir. Var olmak için yok olmak gerekir.
Aydınlık olmadan karanlık, karanlık olmadan aydınlık diyemeyiz.
Yani yaşamayı anlamlı kılan tek şey, karşıtı olan oluyor. Ondan sonrasının sır olması, onun anlamını kaybettirmiyor. Sadece yaşama değer katıyor.
Daha önce düşündüğüm bir konseptti bu aslında. Existetialism buna çok güzel bir açıklama getiriyor. Ama herkes ayrı bir hayat. Anlamı da herkese göre değişir.
Yıllarca eğitim görüp, dirsek çürütüp, en iyi okulları bitirip cahil bir patronun şirketinde terfi alınca sevinebiliyorsa insan; hayatın nirvanasının ölmek olduğunu kabullenip, mükemmel yaratıcısına kavuşacağına sevinmelidir!
Bazen büyük bir kayıp yaşarsın. Öyle ki bu kayıp canindan bile degerlidir. Kardeş gibi eş gibi evlat gibi! O zaman bırak uzun yıllar yaşamayı ölümü ister olursun. Çünkü o kişi ölümü bile sevdirir sana.
ergenlik aforizmaları. genelde nerd dediğimiz tiplerin yalnız dünyacıklarında kendilerine sorduğu salakça sorulardandır.
büyüdüklerinde bunlara bakıp, mantığımı silkeyim derler.
Hiç ölmeyecekmişiz hissiyle gerçekleştirdiğimiz fiildir. Bizden öncesini sözlü ve yazılı tarih dışında bilmiyoruz, bilemiyoruz. Sonrasını da bilemeyeceğimiz malum. Pek çoğumuzun anı da yaşamayadığını tartışmaya gerek yok. Böyle düşününce şu an anlamsız geldi değil mi muhsin? Neyse konumuz yaşamaya çalıştığımız gerçeği değil zaten. Muhsin, konumuz neden yaşadığımız. Sen neden yaşıyorsun Muhsin bilmiyorum ama ben unutulmamak için yaşıyorum. Ne kadar zihne girersem o kadar daha yaşayacağım Muhsin. Evet, bir nevi life point diyebiliriz bu duruma. O girdiğim zihinler de ölecek Muhsin. Olsun, doğan zihinlere gireriz. Biz girmesek de elbet biri bizi bulup zihnine alır Muhsin. Ne demiş ozan:
-Sual eyle bizden evvel gelene. Kim var imiş biz burada yok iken.
mumya filminde imhotep reyizin de belirttiği gibi "ölüm bir son değil başlangıç" sözüne tutunmaktır. tüm ilahi dinlerin ve diğer inanışların çoğunda da ölümden sonra bir yaşam olduğu söylenmiş bizlere. biz insanlarda kabullenmişiz. bu ölümden sonra yaşam için bu dünyadaki yaşamın bir geçiş olduğu söylenmiş. yani bu dünyada yapabildiğini ( olumlu anlamda ) yapacaksın sonrasında ödüllendirileceksin.
bu inanışı ortadan bir kaldırırsan yani bu dünyada yaşayıp sonrasında yok olacaksın varlığını devam ettiremeyeceksin dersen emin ol insan hayatı 70-80-90 yıl değil 45-50 yıla iner. içten içe çöker insanlar düşünsene bu hayatı yaşıyorsun ve mevcudiyetin tamamen yok olacak.