ulan madem ölüm var insanlık neden ibret almaz.
sarılın birbirinize darılmayın
yaşayın hiç ayrı kalmayın.
ille dert keder tasa çıkar sonuçta öl git .
bu yaşam değildir. ölüm gerçeğimizdir.
öyle ise sevin sayın yiyin için dua edin.
Özgürlük. Evet aklıma özgürlük gelir. Hayatı yaşarken makul yada değil canın ne isterse yapabiliyorsun. Ama ölünce kısıtlanıyor. Öyle kafana göre gezmek dolaşmak yok. Ruh henüz ölmedi yaşıyor evet ama kısıtlı. Senin bir defa bile allah demene fırsat ruhsat ve izin verilmiyor. Ne yaptıysan yaptın dünyada. Garip garip bekliyorsun kıyameti. Artık ameline göre azap çekerek cehennemi mi yaşarsın veya hapishane hayatı mı yaşatırlar yada cennetin bahçelerini mi seyre dalarsın orası meçhul. Nasıl bir muamele göreceğiz acaba? Geride bıraktıklarımızı saymadım bile.
milyonlarca insan açken, tıka basa yediğim yemeklerin;
dünyanın bir ucunda su bulabilmek adına, çölde 6 ay yürüyen insanlar varken, duşta iki dakika daha fazla keyif yapmanin hesabini nasil verebilecegim aklima gelir.
Rahatlamak.
Zira bir ölünün hiçbirşeye ihtiyacı yoktur.
Ne yemek ister, ne su ister, ne bir yeri ağrır, ne yatacak bir yer ister, ne bir derdi olur, ne kıyafet ister, ne araba ister...
Çokça şeye şahit olduktan sonra insan uyuşuyor. Bugün birisi karşında ölecek olsa “tüh, adamdaki kötü şansa bak” diyecek kıvama geliyorsun. Öyle bir hal alıyor ki, başkalarının acısı, çektikleri, yasları bile yapmacık hissettiriyor. Sanki hepsi sadece kendilerini düşünüyormuş, ölen kişi haybeye gitmiş de onun yokluğunda ne yapacaklarına ağlıyorlarmış gibi sezinliyorsun.
Bu noktaya geldikten sonrası sadece bekliyorsun. kendi ölümünü.
O da meraktan. Üzüntüden, korkudan, yokluktan değil. Sadece o an geldiğinde olacakların merakından. Göğe Yükselip melek mi oluyorsun, yahut toz toprak şeklinde dünyaya mı dağılıyorsun?
ilk aklıma gelen şey, babamın ninesinin öldüğü günde yaşananlar geliyor. 5 yaşındaydım sanırım. hayal meyal hatırlıyorum. herkes telaşlı bir şekilde sağa sola gidiyor. sonra bir sürü misafir gelmeye başladı. sonra beni ve kuzenlerimi cenazenin yıkandığı yerden uzaklaştırdılar onu hatırlıyorum. koca nine derdik. koca ninenin sesini de hayal meyal anımsarım. çok sigara içtiğinden boğuk bir sesi vardı ve sürekli hayır dua ederdi. her akşam yemeğini götürürdük annemle. kendi evi vardı. orada kalırdı. kimsenin evinde kalmazmış..sürekli " ak sakallı dedeler olun, haclara gidin diye de dua ederdi.
ölümle ilgili ilk olarak tüm hatırlayabildiğim bunlar.
öğretmenin babanız anneniz ne iş yapıyor diye tek tek sorduğunda babası ölen bir kız vardı yanımda oturuyordu. hoca bilmiyordu tabi ama o an yerine dibine girmek istedim onun o iç burkan durumu hiç aklımdan çıkmaz.