'' ölümün tüm irtibarı sarsılmıştı. ya şimdi ne yapacağım, daha önce hiç olmamış ve hiç olmaması gereken bir aksaklığı nasıl düzelteceğim, böyle bir şeyi tarih bile yazmamış, diye kendi kendine söyleniyordu ölüm, esas sorun adamın kırk dokuz yaşında ölmüş olması gerekirken elli yaşını doldurmuş olmasıydı. zavallı ölüm şaşkın ve ne yapacağını bilemez haldeydi, neredeyse başını çatlak duvarlara vurası geliyordu. binlerce yıldır kesintisiz sürdürdüğü kariyerinde böylesi bir hata hiç olmamıştı, ama şimdi, tam da ölümlerle gerçek ölüm sebepleri arasındaki ilişkiye yeni bir boyut getirdiği sırada, bunca zamandır inşa edegeldiği ünü büyük bir darbe almıştı.''
hiç kimsenin ölmediği, ölemediği bir ülke, daha sonra ölümün geri dönüşü, ölecek insanlara 1 hafta önceden haber vererek gelmesi. okunmaya değer bir kitap.
bu kitabın 60 . sayfasında anlatılan olay bugünlerde yaşanan tır olayının aynısı yahu , ha silah yerine ölmek üstü olup bi türlü ölemeyen insanlar taşınıyor...... "iktidara yakın basın organları böylesi lanet bir dedikodunun silahlı kuvvetlerin bünyesinde zafiyet yaratmayı amaçlayan cevreler tatafından çıkartıldığını savunuyorlardı"
nasıl tanıdık geldi mi? ha bide darbe olacak diye söylentiler bile yayılmış
ertesi gün hiç kimse ölmedi, diye başlayan jose saramago başyapıtı. ölümün görevini bıraktığı bir ülke anlatılır. sarsıcı olan ölmemek değil ebedi bir yaşlılığa mağruz kalmak ve bu insanların insanlıklarından vazgeçerek para kazanma yollarının engellenmesinden ötürü canlarının yanmasıdır. evet, Sartre ile birbirimizin cehennemi olduğumuzu deneyimledik. bu noktada da şunu ekleyebiliriz; insanlıktan başka bir ölüm aramaya gerek yok.
mükemmel bir kurguya sahip saramago kitabıdır. ölümsüzlüğün aslında ne kadaf kötü bir şey olduğunu anlamak isteyeceklerin başucu kitabı olacaktır. saramagonun her kitabı başyapıt değerinde.
Hani derler ya, yaşamak ve görmek gerek, bu zamana bağlı bir sorundur ve bazı şeyleri görmek nasip olmazsa eğer, bu sadece yeterince yaşayamadığımızdan olacaktır.