Korkma sadece toprağa gideceksin...
Sonra toprak olacaksın.
Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin.
Oradan özüne ulaşacaksın.
Çiçeğin özüne bir arı konacak...
Belki... belki o arı uğruna öldüğün insan olacak
yaşayanlar için var olan kavramdır. Aslında düşüncesi kötü. bir sevdiğinizin öldüğünü düşünmek onun ölmesini beklemek ölüm kendisinden daha çok acı verir insana. Ölüm gerçekleştiğinde üstünüzden bir tren geçmiş gibi olur ama belirsizlik kalmıştır. olup bitmiştir her şey. bu durum ani ölümlerin dışındadır.
Sonsuzluğun başlangıcıdır. Yakınlarım olmasa asla korkmayacağım ölümden. Ölüm dediğin nedir ki yatakta yatmak yerine toprak altında yatıyorsun. Rahatsız eden de yok.
yüksekten sırt üstü düşme suretiyle kalbin durması, denizde açıkta nefes borusuna su kaçması, irice bir parça kemikli etin boğaza takılıp nefesi kesmesi gibi 3 olayla kıyısına kadar yaklaşan biri olarak söyleyebileceğim gerçekten çok zor olan şeydir vesselam.
bedenin toprağa gittiğini bilmek, ölüm esnasında bedenden bir anda çıkan şey ne ise işte onun nereye gittiğini bilmemektir. bu sorunu cevabını bilmemek ve ölüm esnasındaki acının ne kadar şiddetli olduğunu bilmemek insanı korkutur. bunlar dışında çokta kötü bir şey değildir aslında insana yararı bile vardır. zaten yaşıyoruz da ne oluyor.
kim ne derse desin tam bir bilinmezliğe yolculuktur. şuan nefes almamız kadar büyük realitedir. ama kimsenin umurunda değil ve gündelik hırslarla yok sayıyorlar. sanırım insan psikolojisinin en çaresiz savunma mekanizması bu kişisel hırslar ve balık hafızalılık.
bazen istemektir, ama her şey istemekle olmuyor, bir sebep olsa keşke dedirtir, intihar olmaz, olamaz, dedik ya bir sebep, o yüzden o sebep olacak eylemlere bilerek gidilen durumdur. ama sonuç hala hayattasın.
araba sarampole yuvarlanirken olacak olay.
ama olmayan. Hayatin son saniyelerinde yasadiklarin gözunun önunden bir film seridi gibi geciyor derler. Gecmedi. hayatin anlamsizliklarla dolu olmasi mi sebep ya da bu söylemin tamamen bir hurafe olmasi mi bilmiyorum. bosluk vardi, karanlik. ve bir denklem, bir hesap. her sey yavas cekimde ilerlemiyor, hizli da ilerlemiyor, her sey görundugu gibi, oldugu gibi. fren sesi. metalin tasa vurma sesi ve sessizlik. hafiza basindan sicak bir suyun akmasina kadar kendini zorlayabiliyor. ambulans, polis, doktor, hemsire, hastane. bunlarin hic biri yok.
uzun bir iyilesme sureci ve akabinde iyilesmek. bunlar hep gereksiz detaylar aslinda. Önemli olan anlamak, hayatta önemli olan seyleri kavramak. denklem demistim, hesap demistim. hayatin sirri basit aslinda. Hayata dair bildigin her sey bitecekken aklina "bu kadar mi?" sorusu gelirken her seyin bir saniyede degisebilecegini anlarken o saniye "sevdigim insanlarla kavga ettigim zamanlar, uzuldugum zamanlar, kizdigim ve sinirli oldugum zamanlar. Saniyelere bölunse belki yuzbinler olmustur. simdi bir saniye her seyi degistirebiliyor" diye dusunmek. saniyeleri tartmak lazim hayatta. önemli olanlara zaman vermek lazim.
ölmek ya da ölmemek yasamayi ögretiyor. sinirlenmemeyi, kavga etmemeyi, insanlari uzmemeyi.