yazım hataları olabilir, biraz uğraştırdı. umuyorum okunur.
Filozofluk yapmak kuşku duymaktır derler, öyleyse benim için saçmalamak, aklına eseni söylemek, daha zorlu bir nedenle, kuşkulanmak olmalıdır. Çünkü araştırmak, çözüm getirmekse kürsü başkanının işi. benim kürsü başkanım tanrısal gücün yetkisidir, ki o kimseyi dinlemeden yönetir bizi ve insanlara özgü boş çekişmelerin üstündedir yeri.
Psilippos kılıç elde peloponez'e girince, biri gelmiş damidas'a demiş ki, bu adamın dostluğunu kazanmazsak lakedemonyalılar'ın çok çekeceği var.
+ hadi be, korkak, demiş damidas, ölümden korkmayanların ne çekeceği olabilir ?
agis'e de bir insan nasıl özgür yaşayabilir diye sorulduğu zaman;
+ ölümü küçümseyerek
demiş.
bu görüşler ve bu konuda raslanan daha binlercesi, ölümü sabırla beklemekten öte bir davranış istiyorlar elbet insandan. hayatta ölümden beter birçok belalar vardır çünkü.
antigonos'un tutsağı bir ispartalı çocuk köle olarak satılıyor; efendisi onu zorla çirkin bir işte kullanmaya kalkınca;
+ görürsün
demiş çocuk, kimi satın aldığını; özgürlüğüm elimdeyken ayıptır kul olmak senin gibisine. Böyle der ıspartalı çocuk ve atar kendini evin tepesinden aşağı.
Antipater'in bir isteği kabul ettirmek için korkutmaya kalkıştığı ıspartalılar;
+ bizi ölümden beter bir şeyle korkutmak istersen, daha seve seve ölürüz.
demişler.
her yapacakları işe engel olacağını yazan philipos'a da:
+ ölmemize de engel olmazsınız ya
diye karşılık vermişler.
derler ki bilge yaşaması gerektiği kadar yaşar. Şunu da derler ki, doğanın en başta gelen ve halimizden yakınmayı gereksiz kılan lutfu bize dünyadan göçmekte özgür bırakmasıdır.
hayata verdiği giriş yolu bir tek, ama çıkış yolu yüz binlerce. Yaşamak için toprağımız olmayabilir, ama ölmek için toprak bulunur nasıl olsa.
Boiocatus'un romalılara dediği gibi.
+ dünyada ne diye yakınırsın? bağladığı yok ki seni: dertler içinde yaşıyorsan, bu korkaklığın yüzündendir senin. istediğin zaman ölmek elinde:
Her yerde ölüm var;tanrı bol bol veriyor onu;
Herkes herkesin hayatını alabilir, ama ölümü
alınamaz kimseden: binlerce kapısı var ölümün.
Bir tek hastalığın devası değil, bütün dertlere devadır ölüm. Hiçbir zaman korkulmayacak çok kez aranacak pek emin bir limandır ölüm
hayata ha biz son vermişiz, ha kendi son bulmuş, hepsi bir; ha eceline koşmuş insan, ha beklemiş onu;nerden gelirse gelse, kendi ecelidir gelecek olan. iplik nerde koparsa ordadır ecel, orasıdır yumağın ucu. En gönüllü olanıdır ölümlerin en güzeli. Yaşamak başkasının istemine bağlıdır, ölmek yalnız bizimkine. En çok ölümde kendi huyumuza suyumuza göre davranmalıyız. başkalarının ne diyeceği düşünülmez bu işteç ılgınlık olur düşünmek de. yaşamak kölelik olur, ölmek özgürlüğümüz olmazsa. Hastalıkların iyileştirilmesi çoğu kez yaşamayı kısıtlamakla olmuyor mu zaten ? etimizi yarıyorlar, dağlıyorlar, elimizi ayağımızıı kesiyorlar, yemekten kesip kanımızı alıyorlar. : Bir adım daha atıversek öteye, toptan kurtulmuş oluruz. Şahdamarımız neden kara kan damarımız kadar buyruğumuzda olmasın ?
"Aydınlıkta köhneliği belirginleşen ve kentte ve konutta hiçbir şey neyse ben oyum. Öylesine
bağsız ve yeğniyim ki bu hafifliğin şiddetinin bedelini bir gün öderim diye düşünüyorum.
Sanki varoluş beni cezalandırmak ister gibi; yoğunluğundan bana düşen payını benden geri
alarak bu yoğunluğa, olur olmadık herkese ve her şeye fazlasıyla katlayarak sunuyor.
Ülkem yok, cinsim yok, soyum yok, ırkım yok; ve bunlara mal ettirici biricik güç, inancım
yok. Hiçlik tanrısının kayrasıyla kutsanmış ben yalnızca buna inanabilirim, ben. Yere göğe
zamana denize kayalara ve kuşlara da dokunan aynı tanrı değil mi? Bu kutla tanrının
yönetkenliğinde, olmayan ellerimle bir yok-tanrı'yı tutuyor ve ölçüyorum yokluğun ağırlığını.
Kefe'lerinden birine onun oylumu pekâlâ sığıyor, diğerine duygular, duyumlar ve düşünceler
yığılıyor, işte yetkin eşitlik...her gün her gece bu eşitliğin bilgisiyle geçiyor. Bir eskiciden
satın alınmış bu teraziyi birgün başka bir eskiciye vereceğim, o gün, tozanlarım her bir yana
dağılıp toprağın suyun ölümsüzlüğüne eklemlenecekler ve ben özgürleşeceğim."