isterdim bu eski yerde seninle
Başbaşa uyumak son uykumuzu,
Bu hayâl içinde... Ve ufkumuzu
Çepçevre kaplasın bu ziya, bu renk,
Havayı dolduran uhrevî âhenk..
Bir ilâh uykusu olur elbette
Ölüm bu tılsımlı ebediyette,
Belki de rüyâsı bu cetlerin,
Beyaz bahçesinde su seslerinin.
Ölmek uyumak sadece..
Düşün ki yalnız uykuda bitebilir bütün acıları yüreğin..
Çektiği bütün kahırları insanoğlunun..
Uyumak..
Ama düş görebilir insan uykusunda..
Çok kötü..
Çünkü o ölüm uykularında, sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından; öyle düşler görebilir ki insan.
Bir düşünsene..
Ama işte bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Yoksa kim dayanabilir ki zamanın kamçısına, zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine,
sevgisinin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş, yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine..
Kim dayanabilir?
Kötülere kulluk etmesine iyi insanın, bir bıçak sağlayıp göğsüne kurtulmak varken kim dayanabilir?
Kim ister ki tüm bunlara katlanmak?
Ağır bir hayatın altında inim inim inleyip ter dökmek.
Ölümden sonra ki bir şeyden bu kadar korkması,
bu kimsenin gidip de dönmediği o bilinmez dünya ürkütmese bu kadar yüreğini kim dayanabilir?
Bilinç..
Bilinç böyle korkak ediyor hepimizi.
Düşüncenin soluk ışığı bulandırıyor gönülden gelenin o doğal rengini
ve nice büyük yiğitçe atılışlar yollarını değiştirip, sırf bu yüzden bir iş bir eylem olma amacını yitiriyorlar..