nasıl bir ölüm olursa olsun ruhun bedenden ayrılmasının fiziksel bir acısı olacaktır. sünnetullahdan bunu biliyoruz zaten. bundan gayrı manevi bir sıkıntıda olacak dünyada vaktini allah'ın istediği gibi harcamadığın için. zaten acı derken fizikselden çok bizi ilgilendiren kısımda burası aslında.
allah'ın ölçülerini hayatınızda ölçü edinin, çizgi edinin, sınır edinin. böylelikle iki dünyada da mutlu olun. allah'ın biz kullarına sözüdür.
Aklı selim hiç bir insan, bunu öğrenmeye istekli olmaz.
Lakin bunun iki cevabı vardır.
Yanıt hayır ise sorun yok.
Ya evet ise!!!
işte bunu öğrenmek istemiyorum.
acı verse ne olur vermese ne olur ne kadar saçma bir korku bu? yahu ölüyorsun, isterse orgazm yaşatsın hiç bir çıkar ya da korku işine yaramaz. en fazla (bkz: en son yaşanacak his) dersin ve anlam yüklersin. ki bence uykuya dalma anındaki gibi bir histir yani sonuçta bilincini kaybediyorsun.
ölmek acı verir lakin bizim anlayabileceğimiz veya tahmin edebileceğimiz bir şey değil zannımca.
şöyle ki; ölümün ne şekil olduğu değil de can çıkarken yani aslında manevi olarak bir his yaşayacağız. ben böyle düşünüyorum. canın-ruhun bedenden çıkma acısını şiddetlice hissedeceğiz. allah ölümün bile hayırlısını nasip etsin.
ölümü ve ahirete kadar olan süreci çok merak ediyorum. bu konu ayrıca hep ilgi alanım olmuştur.
Aslında ölümden cekindiğimiz nokta acı değil korkudur. Misal berbere gittiğimiz zaman ağda yaptığımızda, berber elini ağdaya yaklaştırıp çekeceği süre uzadıkça korku da aynı orantida çoğalıyor. En feci ölüm olan kaza anında bile çok hızlı bir yere toslandiginda damarlar patlayıp kan geriye doğru kaçarmış. Damarların patladigi anda vücut fonksiyonları duruyor zaten. Hissiyat kalmiyor. Ortaya da şöyle bir tez çıkıyor. "Aslında acı veren yasamakmış."