ölenle ölünmüyor.
başımız sağolsun.
allah geride kalanlara sabır versin.
allah gençlere uzun ömür versin.
çok acı çekiyordu, kurtuldu.
ne dayanılmazdır kimbilir o teselli sözleri o anda. ne anlamsızdır.
ölüm...
eşittir çaresizlik.
son.
bir daha hiç olmaması.
ölünmez tabi ölenle. ama o an, ne boştur bu laf.
"keşke ölünse" cümlesi dökülür.
elbet geçecektir acısı, elbet hayat devam edecektir ama eskiden olduğu gibi değil.
puzzle da bir parça kaybolmuştur.
ölenle ölünmez, eksik kalınır.
bi yanın gitmiştir artık.
amcanın ölümünü geçeli 2 yıl olmuştur. hastanenin önünden her geçişte, o gün yaşanan acı, o gün yaşanan üzüntü hatırlanır ama "neyse o kötü dönemi atlattık" diye iç ferahlatılmaya çalışılır. artık sadece küçük gülümseme yaratacak anılarla anılmaya, amcanın enteresan huylarından bahsedilip yad edilmeye başlanmışıtır çünkü. aradan yıllar geçmiş "ölenle ölünmemiş", hayat devam etmiştir. bir gün yol düşer hastane yoluna, babanın direksiyonda gözleri dolar, o telaş akla gelir, hastaneye ulaşıldığında hem amcayı kaybetmenin üzüntüsü, hem de elden bir şey gelecekmiş gibi yetişememenin verdiği acı gelir akla. babayı ilk defa ağlarken görmenin verdiği iç burukluğu göz önüne gelir. etrafta arabalar, gülüşen insanlar... hepsi bir acele içinde bir yerlere gitmeye çalışmaktadır. o gün nasıl acele edildiği, dakikaların saat olduğu tekrar hatırlanır. baba döner ve "o gün burdan ters yöne girmiştik, ama yine de yetişememiştik" der, gözlerinden birkaç damla yaş düşer ve kafasını çevirir. işte onun için "ölenle ölünmez" diyenin amına koyim! olmuyor kardeşim olmuyor! ölenle ölüyor bir yerler! ölenle senden de gidiyor bir yerler! hiçbir şey eskisi gibi olmuyor!