"ölenle ölünmüyor, hayat devam ediyor.." biçiminde kullanımına rastlanan, insanı teselli etmekten çok yıkan, sinirini bozan, etrafı kırıp dökmesine neden olabilecek nitelikte saçma, sinir bozucu cümle. (bkz: bsg)
amcanın ölümünü geçeli 2 yıl olmuştur. hastanenin önünden her geçişte, o gün yaşanan acı, o gün yaşanan üzüntü hatırlanır ama "neyse o kötü dönemi atlattık" diye iç ferahlatılmaya çalışılır. artık sadece küçük gülümseme yaratacak anılarla anılmaya, amcanın enteresan huylarından bahsedilip yad edilmeye başlanmışıtır çünkü. aradan yıllar geçmiş "ölenle ölünmemiş", hayat devam etmiştir. bir gün yol düşer hastane yoluna, babanın direksiyonda gözleri dolar, o telaş akla gelir, hastaneye ulaşıldığında hem amcayı kaybetmenin üzüntüsü, hem de elden bir şey gelecekmiş gibi yetişememenin verdiği acı gelir akla. babayı ilk defa ağlarken görmenin verdiği iç burukluğu göz önüne gelir. etrafta arabalar, gülüşen insanlar... hepsi bir acele içinde bir yerlere gitmeye çalışmaktadır. o gün nasıl acele edildiği, dakikaların saat olduğu tekrar hatırlanır. baba döner ve "o gün burdan ters yöne girmiştik, ama yine de yetişememiştik" der, gözlerinden birkaç damla yaş düşer ve kafasını çevirir. işte onun için "ölenle ölünmez" diyenin amına koyim! olmuyor kardeşim olmuyor! ölenle ölüyor bir yerler! ölenle senden de gidiyor bir yerler! hiçbir şey eskisi gibi olmuyor!
"the show must go on" lafinin cenaze uyarlamasidir, acini icine gom tavsiyesidir. soylemesi de zordur ancak ortada ilgiye muhtac kisiler (mesela cocuk) varsa, bunun acili kisiye hatirlatilmasi babinda soylenmesi elzem olabilir.
(bkz: yasamaya mecbursun)
ölenle ölünmüyor.
başımız sağolsun.
allah geride kalanlara sabır versin.
allah gençlere uzun ömür versin.
çok acı çekiyordu, kurtuldu.
ne dayanılmazdır kimbilir o teselli sözleri o anda. ne anlamsızdır.
ölüm...
eşittir çaresizlik.
son.
bir daha hiç olmaması.
ölünmez tabi ölenle. ama o an, ne boştur bu laf.
"keşke ölünse" cümlesi dökülür.
elbet geçecektir acısı, elbet hayat devam edecektir ama eskiden olduğu gibi değil.
puzzle da bir parça kaybolmuştur.
ölenle ölünmez, eksik kalınır.
bi yanın gitmiştir artık.
doğan kişiye ne kadar güzel bir yaşam hazırlamaya çalışılıyorsa, ölen kişinin de ardından anısını yaşatmaya çalışılmalıdır. ancak bu konularda başarılı olunamazsa endişe duyulabilinir.
bir gercektir.
sevdiklerimizi kaybetmis olsak da hayat devam ediyor.
ilk zamanlar yemek, icmek, gezmek, konusmak istemez insan. sadece aglar...
bi sure sonra hersey normale doner, hayata kalindigi yerden devam edilir.
kalbinde yer etmistir kaybettigin ama yapacak hicbir sey yoktur. elden gelen hicbirsey yok...
beraber gecirdigin vakitleri hatirlarsin, kirdigin, kirildigini hatirlarsin... hakkini helal edersin, pismanlik duyarsin...
ama elden birsey gelmez, sen helallik isteyemezsin...
bunlari dusunursun surekli...
sonra, hayatina devam edesin...
Yaa andy whitfield. Senin ölümün üzerine entry girdikten on dakika onra punkçı kız ile ilgili entry girdim ve kendime kızdım bir an. işte böyle kolay de mi lan! izlerken spartacus diye yırtarken götünü her şey süperdi şimdi noldu lan dedim. içimden bir ses şöyle dedi: ölenle ölünmez.
malesef spartacus acı gerçek.
götünüzü de sikseniz sikinizi taşağınızı da koparsanız bu acı bir gerçektir. hayat her şeye rağmen bütün sertliğiyle ve acımasızlığıyla devam eder. siz sadece hayıflandığınızla kalırsınız sonra o da geçer gider ve artık "yaşamak zorunda" olduğunuzun farkına varırsınız. ağlanıp sızlanmakla geçmeyecek kadar zor ve çetindir çünkü yaşamak. bunun farkına vardıktan sonra da işler tersine döner ve yaşamak çok basit ve kolay bir hal alır artık bu saatten sonra belirli bir eşiği atlamış ve resmin tamamını görme hedesine erişmiş olursunuz.
giden gider onun ile her gün ağlamama gerktiğini anlatan bir ata sözü ve tesselli çeşitidir. genellikle hayatın akışına kapılıp o üzüntü bir köşeye atılır.