geri dönmeyeceğini bilmektir ama olsun, bencil olmamalı insan kitap konusunda. her kitap bir evlattır bilirim, her okur-severin büyük bir kütüphane hayali vardır onu da bilirim yalnız şöyle bir şey de var düşünsenize:
kim bilir kaç el değiştirir o dönmeyen kitaplar sizden sonra. kaç beyin aydınlanır, bilgilenir fena mı olur?
asla gerçekleşmemesi gereken eylemdir.
kitabını ödünç veren ahmaktır.
zarar görmeden dönen kitap neredeyse yoktur.
zarar göreceğini bile bile kitabını ödünç vermek ahmaklıktan başka hiçbir kavram ile açıklanamaz.
insanın 1 hafta yanından ayırmadığı, şehrin her noktasına birlikte seyahat ettiği, yanında nargilesini/kahvesini/çayını/salepini içtiği ve hepsinin kokusundan üzerinde bir tutam bıraktığı, geceleri beraber uyuduğu, hayal kurarken sayfalarında hayalini canlandırdığı, bir nevi sayfalarını hayallerinin ekranı olarak kullandığı, karakterler ile kendini özdeşleştirip 'burada ben olsaydım nasıl olurdu acaba ?' sorusuna cevap aradığı kitabını, hayatının önemli bir parçasını ödünç vermemeli. insan kalbini ödünç verebilir mi ? yahut evladını ? işte kitabını da vermemeli.
uzun zamandır böyle düşünüyorum. ama yine de insanları kırmamaya çalışarak bazı kitaplarımı verebiliyordum.*
artık tövbe.
insan ciğerini söküp elaleme emanet eder mi ? etmez.
işe o kitaplar benim kalbim, ciğerim, yüreğim. nefes almamı, kan dolaşımımı, sevgimi... her şeyimi onlara borçluyum.
sayfalarından biri kırışmış olsa benim ciğerim yanar, yüreğim sızlar.
kendime bu denli eziyet edecek kadar mazoşist değilim.
insanlar kendilerine eziyet etmekten zevk alıyor olmalı ki ödünç veriyorlar kitaplarını.
başka bir izahı olamaz.
*artık tövbe. çünkü kız kardeşimin 8 kitaptan oluşan serisinin yarısını ödünç verdiği kuzenimden nasıl geriye döndüğünü gördüm. aslında dönemediğini. kitapların nasıl bir eziyete maruz kaldıklarını gördüm. yemin ediyorum. hem vallahi hem billahi içim acıdı. kitap ödünç vermek mi ? hakkaten tövbe.
niye vereyim efendim, niye vereyim? ben okurken kitabımı katlamam, bükmem, rulo yapıp afedersiniz kıçıma sokar gibi çantaya tepmem, sümüklü, mandalina kabuklu, yağlı, peynirli, salçalı vs. ellerimle kitaba parmak izi bırakmam, zihnimin tellerine değen cümlelerin altını düzgün bir şekilde kurşun kalemle çizer, sonra geri döndüğümde hemen o kısmı hatırlar sevinirim, yeri gelir yanına iki üç minik yıldız koyarım sevdiğim bir kısmın. arasına o konuyla ilişkili bir gazete haberi, bir fotoğraf koyarım yeri gelir. bazen de bir sayfa yazı döktürmüşümdür onu iliştiririm katlayıp içine.
öğrenciliğimden beri, kıçımda don yokken, karnım açken gidip hemi de orijinal satın almak suretiyle tüm harçlığımı baydığım, evimde baş köşede görmekten en çok hoşlandığım; en fazla yeri kaplamasından gurur duyduğum ve tekinin yeri değişse anladığım hazinemi ne diye ödünç vereyim, babamın tabiriyle aydınlanmak, okumak isteyen sıksın maçasını alsın; ben de tomar tomar para kazanan bir insan değilim ki! istisna yaptığım oldu arada, üç istisnamdan biri gelmedi, biri tecavüze uğramış halde geldi; biri -ki kendisi kuzenimdir- aldığı gibi verir, aldığından bile temiz verir; o hariç kimselere vermem. insanlar anlamaz ki benim o kadar değer verdiğimi! d&r olsun, kabalcı olsun, kitap dolu. kredi kartına taksit de yapıyorlar hem. hayret, ödünç verecekmişim...
alıp geri vermeyenlerin tecrübesi ile kitaplarına aşık olanlar için tam olarak gerilim dolu bir kabustur. sadece çok sevilenlere has bir imtiyaz olsa da.
asla tavsiye etmeyeceğim şey. ulan arkadaşa yazarından imzalı kitap verdik hem de 3 tane kaç zaman oldu daha gelecek. lafın kısası bu hataya düşmeyin derim ben.
öncelikle hazırda bir not defteri tutulmalı ve kime hangi tarihte, hangi kitabın verildiği yazılmalıdır. zira alındıktan sonra aylar geçip de geri verilmeyen kitapların takibi açısından işe yarar bir yöntem bu. ayrıca kitaplar verilmeden önce mümkünse şeffaf kaplama kağıdıyla kaplanmalı. çünkü kitapların en çok kapakları zarar görüyor. kitabı ödünç alan kimseye sayfaları kıvırarak işaret koymaması, kitabı çizmemesi ve kirli elleriyle dokunmaması sıkı sıkıya tembih edinmeli. son olarak da kinyas ve kayra, dublörün dilemması, kürk mantolu madonna gibi hayati değer taşıyan kitaplar ödünç verilmemeli.
çoğu zaman geri alamamakla sonuçlanan eylemdir. zamanında kaç defa ödünç kitap verirken demişimdir: "arkadaşım yalnız geri vermeyi unutma olur mu? çünkü ben istemeyi pek sevmiyorum bazen de unutuyorum falan" her seferinde de tamam dediler ama hani lan kitaplarım? ekonomi kitabımı da verdim o şekilde, bi daha lazım olmaz nasılsa diye geri de almadıydım. bölüm değiştirdik, şimdi aynı kitaba 100 tl verdim ve aldım. mutlu muyum? tabi ki de hayır.