nedir bu ateistlerden çektiğimiz be kardeşim? hayatımızın yarısı ateistlere karşı mücadeleyle geçti akoyim. az buz da değiller ki, mantar gibi türüyorlar günden güne... müslüman olacak ateist, evliyanın ayağına gelirmiş bunu öğrendim sayelerinde. hani bir de bi gtmüzü skmedikleri kalıyor sonra hamdolsun ki hadlerini bildirince biz suçlu oluyoruz. neymiş islam hoşgörü diniymiş de yani yüce allah'a sövseler bile hoş görecekmişiz... hadi lan oradan!
bugün erkenden kalkıp sabah sporu yaptık salih'le. öyle bi hamlamışız ki sporun ardından süheyl-behzat uygur kardeşler basmışa döndük. gül suyu esanslı duş jeliyle birbirimizin sırtını ovalayıp sıcak birer duş aldık rahatlamak için. duştan sonra belimizde havlularımızla dolaşırken ne hikmetse aklıma recep düştü yıldırım gibi. minibüs şoförü recep'i askerdeki kocammış gibi özlüyordum. sanki o yokken içimde bir şeyler eksik kalıyordu... dayanamayıp aradım, ''çek minibüsü bi köşeye. seccade serdim yollarına hadi gel kollarıma.'' dedim. o da özlemiş olacak ki beş dakika sonra kapımda bitip ''ellerimde çiçekler kapında çırılçıplak görürsen bir gün şaşırmaa.'' diye şarkılar söyledi. salih'le birlikte ikinci kattan sokağa atladık ve semtte dolaşmaya başladık...
aslında güzel vakit geçiriyorduk başlarda. hiç olmadığımız kadar çapkındık bugün. belediyenin koyduğu spor aletlerinde ne kadar da güzel spor yapıyordu mature ve milfler... recep'le elleşip şakalaşırken bir yandan da onları izliyorduk. salih de dişi kedilere sert ve karizmatik bakışlar atıyordu. biz tüm ciddiyetimizle takke gösterisi yaparken az ileride bir grup insanın toplandığını gördük. bedava yemek dağıtıyolardır diye koşa koşa gidip kalabalığın arasına girdik.
hepimiz büyük bir şok geçirmiştik. bu da neyin nesiydi böyle? kadının biri anadan üryan çatıya çıkmış, göğsünde 'no allah no cry' yazılı dövmesiyle femen eylemcilerine taş çıkartacak memeleriyle müslümanları tahrik ediyordu. müdahale etmek istiyorduk ama taş kesilmişti takkelerimiz. kalabalık arasından birkaç kişi kadının yanına çıktı ve çırılçıplak soyunmaya başladılar.
çatıya çıkan ateistler: ooooooo. şşşşşşş. biiir kiiii üüüçççç. allah yokkk!! allah yok!! lay lay lay lay lay laaaay aaaaaateeeistleeeer...
recep: off şu kolunda kaplan dövmesi olanın alete bak be...
şrrakkk...
recep'e attığım tokat yeri göğü inletmişti. elemandaki penis, önünde saygıyla eğilecek kadar haşmetli olsa da düşman penisine boyun eğmek erkekliğe sığmazdı. önümüzde beş kişilik bir ateist grubu vardı ve anadan üryan dans ederek ''no allah no cry'' diye şarkılar söylüyorlardı. cihad edecektik. başka yolu yoktu...
içlerinde evliya olarak en günahsızı muhtemelen bendim, ilk taşı ben atmalıydım. yerden aldığım taşı allah-u ekber diye bağırıp fırlattım, bir taşla iki ateist vurmuştum. hem de ne vurmak... ardından ümmed-i muhammed'i gaza getirmek için komutan edasıyla evliya ses tonumla saldırı komutunu verdim.
''allah allah'' nidalarıyla ateistlerin kararmış yüreklerine korku salıyordu mü'minler. yüreklerindeki iman gücüyle saldırıyordu recep tayyip erdoğan'ın askerleri... ateistleri birer birer saf dışı bırakıp çatıya ulaşmayı başardık. anadan üryan allah yok diye bağıran ateist kadını da tespihlerimizle dövüp çatıdan aşağıya attık. ak parti sancağını antenin üstüne dikip ateistleri unutamayacakları bir hezimete uğrattık... çatı bizimdi. bu çatışmayı biz kazanmıştık. ama ateistlerle olan şavaşımız bitmemişti. müslümanlığı ve ak partililiği tüm dünyaya yayana kadar da bitmeyecekti. belki biz ölecektik ama evlatlarımız yerlerimize geçip ateistlerin köklerini kazımaya devam edeceklerdi.
recep ve salih'le teletabiler gibi sarılıp zaferimizi kutladık. recep'in minibüsünden allah-u allah ilahisini son ses açıp zikir çektik sabaha kadar. içimiz rahattı. ak parti iktidarıyla birlikte üstümüze doğan güneşi birkaç ateist balçıkla sıvayamazdı ne de olsa...
şimdi usulca o t-shirt ü geri giy evlat. allah yok diye soyunmanın bi anlamı yok. allah 2 dk kaybolunca hep böyle yapıyorsunuz amk. sınıfta da böylesiniz hoca 2 dk çıkınca sapıtyorsunuz.