2. nesnesiz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek:
"Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı." - Atatürk
3. nesnesiz Bir meslek veya bilim kurumunda okuyup yetişmek, mezun olmak:
"Çiçeği burnunda subay çıkar çıkmaz, ben size bir emir eri bulurum." - Haldun Taner
4. -den Bulunduğu yeri bırakıp başka yere geçmek, taşınmak, ayrılmak, ilgisini kesmek:
"Yeni evimizden çıkıp eski evimize taşındık." - Yusuf Ziya Ortaç
6. nesnesiz Yapılmak, yürümek:
Bu dairede işler kolay çıkmaz.
7. -den Yetişecek ölçüde olmak:
Bu kumaştan bir palto çıkar mı?
8. -den Eksilmek:
Dörtten iki çıkarsa iki kalır.
9. -den Meydana gelmek:
"Uygunsuz dediğim vakalardan biri bir salon oyunu yüzünden çıkmıştır." - Reşat Nuri Güntekin
10. nesnesiz Sıyrılmak, ayrılmak:
Bebeğin patiği çıktı.
11. nesnesiz Herhangi bir durumda olduğu anlaşılmak:
Borçlu çıkmak. Kârlı çıkmak. Alacaklı çıkmak.
12. -den Bir durumla ilgili niteliklerini yitirmek, bir durumdan başka bir duruma geçmek:
"Çok sonra öğrenecek bunu. Çok sonra, çocukluktan çıkıp kocaman adam olduktan sonra." - Tarık Dursun K.
13. -i Bir şeyin yukarısına doğru yürümek:
"Uzun, dik merdivenli bir yokuşu çıktık." - Refik Halit Karay
14. nesnesiz, -de Bir inceleme, bir araştırma sonucu bulmak:
Sularda bakteri çıktı.
15. -e Yetkili birinin makamına iş için gitmek:
Başkana çıkmak.
16. -e Talihine veya payına düşmek, isabet etmek, vurmak:
Arkadaşa piyango çıkmış. Bize yine gezi çıktı. Bu işten size de bir şey çıkar.
17. nesnesiz Bir konu yetkililerce karara bağlanmak.
18. -e Mal olmak:
Bu ev dört milyara çıktı.
19. -e Oyunda herhangi bir rolü oynamak:
"Arsız ve aptal mahalle çocuğu rolüne çıkmıştı." - Bedri Rahmi Eyüboğlu
20. -e Bir yere ulaşmak, varmak:
"Karşı kaldırıma geçtiler, sağa sola saptılar, demir yoluna çıktılar." - Memduh Şevket Esendal
21. -e Karaya ayak basmak:
"1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım." - Atatürk
22. nesnesiz Yayılmak, duyulmak:
"Başından beri gazetelerde enstitü hakkında havadisler çıkıyordu." - Ahmet Hamdi Tanpınar
23. nesnesiz Olmak, bulunmak, var olmak:
"Bayramın son günü her iki kadının da işleri çıkmıştı." - Osman Cemal Kaygılı
24. -e Bir iddia ile ortalıkta görünmek:
"Sen onun karşısına çapkın bir adam gibi çıktın." - Peyami Safa
25. nesnesiz, -den Yayılmak:
Lağımdan pis kokular çıkıyor.
26. -e Karşı gelebilmek, boy ölçüşmek:
Güreşte ona çıkacak kimse yok.
27. -e Bulaşmak:
Kravatın boyası gömleğe çıktı.
28. -i Binaya kat eklemek:
Evin ikinci katını çıkmadan havalar bozuldu.
29. -e Bir sebeple bulunulan yerden ayrılmak:
"Bu kahveden sıkıldın, ötekine çıkarsın, anladın mı?" - Memduh Şevket Esendal
30. nesnesiz Niteliği sonradan anlaşılmak:
"Eyvah, bu da ötekiler gibi soysuz çıktı." - Reşat Nuri Güntekin
31. nesnesiz Belirmek, tanınmak:
"Bir ilçe belediye başkanı hepsinden açıkgöz çıktı." - Muzaffer izgü
32. nesnesiz Davranışta herhangi bir niteliği bulunmak:
Akıllı çıktı da arkadaşına uymadı.
33. nesnesiz Yerinden oynamak:
"Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı." - Reşat Nuri Güntekin
34. nesnesiz Görünür veya belli bir durumda bulunmak:
Tencerenin bakırı çıktı. Zayıflıktan kemikleri çıkmış.
35. nesnesiz Oluşmak, olmak:
Fırtına çıkmak. Soğuk çıkmak.
36. nesnesiz Piyasaya sürülmek.
37. nesnesiz Bitmek, büyümek, sürmek:
Ekinler çıkmaya başladı. Bıyığı çıktı.
38. nesnesiz Verilmek:
Maaş çıkmak. Emir çıkmak.
39. nesnesiz Ay veya mevsim geçmek:
Mart çıktı. Kış çıktı.
40. nesnesiz Yeni yetişip satışa sunulmak:
Erik çıkmış. Çilek daha çıkmadı.
41. nesnesiz Yükselmek, artmak:
Fiyatlar çıktı.
42. nesnesiz Artırmak, fiyatı yükseltmek.
43. nesnesiz Sesini yükseltmek.
44. nesnesiz Büyük abdest bozmak.
45. nesnesiz, -den Giderilmek, yok olmak:
Leke çıktı.
46. -den Unutmak:
O söz benim hatırımdan çıkmadı.
47. nesnesiz Ay, Güneş görünmek:
"Hava açılmış, ay çıkmıştı." - Refik Halit Karay
"Güneş seni ısıtmak için çıkıyordu." - Yakup Kadri Karaosmanoğlu
48. nesnesiz Yayımlanmak:
"Yeni çıkmış Fransızca bir iki kitap bulunurdu." - Yusuf Ziya Ortaç
go out with kalıbının türkçedeki yansımasıdır. kusura bakmayın. biz türkler böyle şeyler yapmadığımızdan bizde kelimesi bile yok. bizde evermek var, mürüvvet var, allah ın emri peygamberin kavli var.
Kızların nefret ettiği bir kelime olmakla beraber itici de bir kelimedir. nereye çıkıyorsun diye sormak biz çıkıyoruz diyen insana, sanki sevgiliyiz desen olmuyor.
özne, bir ilişki olduğunda berbat bir fiil. örnek;
+biz mehmet'le çıkıyoruz.
berbat lan. bu "çıkmak" fiili öyle sanıyorum ki, gavurların "dating" dediği hadiseden vuku bulmuş vakti zamanında. "nereye çıkıyoruz ki ehehehuheeh" gibi bir sığlık yapmayacağım, ama gerçekten azalarak bitmesi gereken sözcüklerin başlıcalarından.
x: z baksana! y ile çıkıyoruz!!
z: aa sinemaya mı davet etti?!
x: yoo?!?!
z: nasıl yani bir yere gitmeyecek misiniz?
x: yok ya! msnden çıkalım mı dedi. çıkalım dedim. çıkıyoruz?
z: anlıyorum probleminizi...
biz şimdi çıkıyo muyuz erkut?
çıkıyoruz petek'çim
çıkmak çok güzelmiş ya, bilseydim daha önce çıkardım!
evet, bence de çıkmak gibisi yok...
ben artık her gün çıkarım valla...
çık tabi, durduğun kabahat...
cümle içinde kullanıldığında aptallaşan keliimedir. "hedegül benim çıktığım oğlum." "edehül'ün çıktığı çocuk hödögülle mi??" çıktırın gidin lan sevgili işte.
kız-erkek ilişkilerinde kullanılmasının amacını anlayamadığım eylem, ilişkilerde kullanılıyor oluşu itibariyle nefret ettiğim eylem. yahu ne demek arkadaş benimle çıkar mısın, çıktığın var mı, çıkıyorlarmış. lan dağa mı çıkıyorlar, gerdeğe mi giriyorlar? ne bu çıkmak?
sevgili olmak anlamında, genelde lise döneminde kullanılan kelime, bak bu benim çıktığım ahmet, ahmette bu benim girdiğim şule mi diyecek yani nedir bu saçma sapan kelime ,neden hala bazıları tarafından kullanılır.*