düz mantık olarak hidroelektrik santrallerinden(su) elektrik oluyorsa, işerken de pekala elektrik üretilebilir düz mantığıyla denenebilir.
9 yaşlarındayken okulda sabahçı olmanın verdiği rahatlıkla öğlen saat 12:30 gibi evime gelmiştim. çok çalışkan bir öğrenci olduğum için günlük ödevlerimi bitirip hemen sokağa fırladım. ödevlerim arasında hayat bilgisi dersinden elektrikle alakalı bir şeyler vardı ve evlenip sadece yanyana uyuyarak nasıl çocuk olur lan? sorusunun yanına elektrik nasıl üretilir nedir yani? sorusu da eklendi.
sokakta gezerken mahallenin gerzekleri arasında turlayıp, mahalledeki basit kutuplaşmanın sebebini anlamaya çalışıyordum. sonra şöyle bir baktım kutup derken bu gerizekalıları çölde kutup ayıları sikse umrumda olmazdı. sonra gökyüzünden üzerime düşen ışığa baktım... kutupların bi'nevi düşmanıydı. ben de artık bir kutuptum ve güneş benim de düşmanımdı. ra ise tanrısı.
deli gibi ellerindeki şeyleri yerlere fırlatarak taso oynayan akranlarımın arasına oturdum ve aklımı yeyip bitiren soruyu bu mallara sorma gafletinde bulundum.
"lan olm bırakın tasoyu da bu elektrik sizce nasıl oluyo?"
suratıma bir bakışları vardı ki kedinin sıçtığı boku beğenmeyip, toprağa gömerken ki tanrıya isyanlarını gördüm. bokun tanrıyla alakası olmadığını kedilere bildirmek gerektiğini düşünüp hemen zekice hamlemi yaptım: "ne bakıyosunuz olm? oturmuş taso oynuyosunuz hepiniz pikaçu hastasısınız ve biriniz bile bilmiyor mu elektrik nasıl olur? bu pikaçunun değirmeninin suyu nereden geliyor?"
armutlar birbirine baktı mal gibi "harbi lan", "nasıl lan cidden", "olm adam haklı" gibi sesler çıkıyordu mallardan. mahalledeki hırsız doğan onların afallamasından yararlanıp yerdeki taso yığınından bir miktar torbasına indirdi. göz ucuyla kestim ve imalı bir tehdit bakışı attım. korktu benden mahallemizim hırsızı.
o sırada çok susadığımı fark ettim ve bizim avanakları düşünceleriyle başbaşa bırakıp hayatımın kadını, bitanecik annemden su istemek için apartmana yöneldim. merdivenleri çıkarken dizlerimden yukarı pırt pırt çıkan şorta baktım ve sanırım büyüyorum ben dedim. şortum kısa gelmeye başlamıştı.
kapıyı çalıp; "anne su verir misin?" dedim. mutfağa gittiğinde can alıcı sorumu sordum: "anne elektrik nasıl oluyor?" annem diğer pezevenklerin aksine sadece sevimlice gülümsedi. çünkü annemdi o benim, canımdı ben onun canından parçaydım... bardağı elime aldığım sırada "suyla üretiliyor" dedi.
"ama anne nasıl suyla yaa? elektrik aterş gibi bişey su söndürmez mi nasıl olur?" diye merakım bir kaç kat arttı.
"su hızlı akarsa bir şekilde elektrik üretilir." annem zeka seviyemin o "bir şekilde üretilir" kısmını kaldırmayacağını düşündüğü için saçma bir harekette bulunup bardaktaki suyu var gücümle apartman boşluğuna fırlattım. o an apartman camlarından içeri giren ışık su damlacıkları arasında kırılma yadaşı ve ben o kırılma ve yansımaları elektrik sandım işte bu oh yes! dedim.
canım annem yine güldü... sonra 11 yaşıma kadar her tuvalete girip çişimi yaparken eğer yeteri kadar hızlı işersem, çükümden elektrik üretebileceğime inanmıştım. hatta japonların harakirisi varsa bu da bizim yarakiri'miz olur diye hayaller kurmuştum.