bu ülke topraklarının gördüğü ya en büyük ihanet , ya da en büyük kandırılış hikayesi.
kandırılma da dediğim gibi bir ihtimal , ama şiwan perwer denen kansız terörist anlamadığın bir ağızda tabanı yanmış it gibi çığırırken sen orada ağlayıp benim son 2 ayda verdiğim şehitlere , bir zırhlı aracın içinde kemikleri birbiriyle kaynaşmış 16 tane kardeşime , abime ağlayamıyorsan kimse kusura bakmasın da bunun adına kandırılmışlık diyemem , ihanet derim.
gelelim sayın bahçeli'nin çözülme süreci olarak nitelendirdiği şu sürece , yahu karşındaki 30 senedir sana her türlü kalleşliği yapan bir terör örgütü , sen 80 milyonluk türkiye cumhuriyeti devletisin , ulan senin 3 5 kansız köpekle işin ne , nasıl gider onlarla masaya oturursun , nasıl 80 milyonluk bu ülke bu ihanet senaryosuna göz yumar inanın anlamak mümkün değil.
şimdi o 5 yıllık sürecin faturalarını ödüyoruz , ödemeye de devam edeceğiz , ama azdan az çoktan çok gider bu iş her zaman böyledir , biz yeri geldiğinde vatan sağ olsun diyebilen insanlarız , korktuğumuz çekindiğimiz yok ama işte aması var , terörist it gibidir vur vur bitmez , onu sana kışkırtan , ona destek veren içimizde dışımızda kim varsa o ellerini kırıp bir yerlerine sokmadıkça bu bela bitmez , destek kesilsin zaten hepsi it gibi kuzey ırak'a kaçacaklar emin olabilirsiniz.
biz burada bas bas bağırdık , bu adamlar mühimmat depoluyorlar , daha önce sahip olamadıkları ağır silahları elde ediyorlar , çatır çatır eylem planlıyorlar , gün gelir bunların acısını yaşarız hep birlikte dedik , bu itler dünyanın en zengin ve güçlü terör örgütü olan ışid'e bile biz elleşmediğimizden yine bilindik şehir içi taktikleriyle direndiler , yeri geldi kendilerini patlattılar yeri geldi fistanlarıyla bir o yana bir bu yana koşturdular , ama acı bir gerçek var ki o da şu ; bu itlere biz müsaade ettik.çözüm süreci dendi , kan duracak dendi , inanmadık , bakın bunlar kalleş senin sırtını yaslamanı bekler oradan sonra sırtından vurur dedik , biz hain olduk , biz paralel olduk , biz dışlandık hep.şimdi de kendileri utanmadan söylüyor yaptıkları hatayı , ama hala destek kesilmiyor adamlara , hala bu halk demiyor ki sen benim evladımın katillerine nasıl göz yumdun 5 sene , nasıl sattın bu ülkeyi parsel parsel diye.
yahu adamlar asfalt altına mayın döşüyorlar c4 koyuyorlar , bu bir iki günlük iş mi zannediyorsunuz , peki polislerin askerlerin evlerinde vurulması , sokakta vurulması falan normal mi sizce ? hepsi ilmek ilmek işlendi , hepsi titizlikle hazırlandı , yarın hangi karakolun basılacağını , hangi askerin vurulacağını hepsini biliyor itler , sen bilmiyorsun ama o biliyor zira sen artık hamle fırsatını onlara verdin , askeri kışlaya kapattın bu itlere sokakları meydanları peşkeş çektin , belediye başkanları mayın döşeli yerin üstüne asfalt attırıyor , hdp vekilleri teröriste erzak götürüyor , yaralı iti hastaneye götürüyor , sen hala elini kolunu sallaya sallaya 400 diyorsun , fıtrat diyorsun , ama bir kere de güneydoğu'yu yakın diyemiyorsun.
içim içimi yiyor , arkamda gerçekten bakmak zorunda olduğum insanlar olmasa iç savaş fitilini ben yakacağım , tespit ettiğim 3 4 ev var , kapılarını kilitleyip aleve vereceğim ve yanmalarını zevkle seyredeceğim , zaten bu haber bi yayılırsa 1 hafta içinde batıda kürt halkı için yaşamak oldukça zorlaşır mecburen ırak'a doğru yönelirler , gerçi benim dediğim usulde olmasa bile maddi olarak dediğim yapılmaya başlanıyor zaten , kendilerinden alışveriş yapılmayacak belediyeler zorluk çıkaracak ve bir şekilde artık kendileri batıdan uzaklaştırılacak , sonuç olarak kronik toplumsal bir sorun haline gelecektir bu ve sonunda iç savaş kaçınılmaz olacaktır.
hiçbir soruna çözüm getiremeyen sorunları anca birkaç seçim erteleyebilen bir süreç olmasıyla gönüllerde yer edinmiştir.
akil insanlarında desteğini alıp imparator rte'yi büyük feda'karlığa yüreklendirebilen bir süreçtir de.
kan akmasın derken kanı akıtanların üniformasız vurulduğunda ya halk ya da çocuk olduğunu öğrendiğimiz süreçtir.
sikik bir ilçenin özerkliğini ilan edebilecek cürreti besleyen bir süreçtir.
kibrinin kölesi olmuş bir el tarafından değil de aklı başında, vatansever bir parti ve genel başkan tarafından tekrar canlandırılmalıdır.
bu kez müzakere terör örgütüyle değil halkla ya da halkın temsilcisi olan parti ile yapılmalıdır.
bu kez imtiyaz ve haklar örgüte değil halka verilmelidir.
"al şu lolipopu da bize ateş etme" kafasında yürütülen bir süreç, cebinde lolipop kalmayınca ya da "kibrinin dikine" gidip çat diye lolipopu kestiğinde biter.
nitekim öyle de oldu.
halka 1 teröriste 10 vererek yürütülen süreç, ne halka yaradı ne de devlete.
pkk nın ipini elinde tutanlar, ellerindeki rantı yitirmemek adına pimini çekti çözüm sürecinin...hala bizdeki andaval sürüsü bozuk plak gibi tayyip diyor, başkanlık diyor..üç kuruşluk aklıyla tespit kusuyor...
Kana susamış gerçek katillerin asla beğenmediği, kabul etmediği süreçtir. Lakin tek çözümdür. Ama iyi ama kötü çabalanmış, yol kat edilmiş, en azından kimse ölmemiştir.
öldürmeye doyamadığınız, ölmeye doyamadığınız, kana vahşete bulandığınız o 40senelik sizin sürecinizi de biliyoruz.
Öldürmekten, garibanın mehmetini kendinize siper etmekten başka ne bok yaptınız acaba.
hdp ve dolaysıyla da pkk'sız devam edilmesi gereken süreç. ne de olsa ne hdp ne de pkk kürt kardeşlerimizi tam olarak temsil etmiyorlar. başka bir formülü olmalı.
neyin çözümü. dağa çıkma. bomba atma. yakma yıkma. bak bakalım o zaman kimse seni ayrı tutuyor mu.
kısacası:
sen dersen tc askeri
biz daha çok terörist sikeri
önce kürt açılımı oldu, baktılar bu isim de ırkçı. dediler demokratikleşme paketi olsun, ama o da uymayınca çözüm süreci olsun dendi.
bu süreç; kendi de çözümü kafasına pek oturtamamış olan bir siyasi partinin doğu sorunundan nemalanma girişimiydi. ilk darbeyi doğuda tutkal olma iddiasındaki cemaatten yedi. ikinci darbeyi de stk eksikliğinden ve mevcut stkların girişimi pek samimi bulmayışından yedi. hal böyle olunca akil adamlar denen bir grup peydah edilerek ortama salındıysa da bunların da çoğunun yapabildiği bir sonraki seçimde akp den milletvekili aday adayı olabilmek oldu.
gelinen noktada sürecin pkk nın desteklediği hdp ye yaradığı görüldü. şark kurnazı akp çözümü meclise getirmek veya bu durumu devlet meselesi sayarak mecliste tartışmak yerine, kendince muhatap aldığı taraflarla halletmek yoluna gidince bu tiyatro da bozulmuş oldu.
hani diyorlar ya sürece alternatif ne? al işte yazdık alternatifini. bir süreç yürütüyorsan önce sürecin güvenliğini sağlar, süreci kimin için yürüteceksen de onunla muhatap olursun.
akp ne yaptı?
2000 yılına geldiğimizde silahların konuştuğu kısmı başarıyla tamamalanmış olan sorunun beşeri kısmını atlayarak nüksetmesine engel olamadı. 2004 ten itibaren yıldan yıla güçlenen örgütle baş edemedi. bu sorunu ben tek başıma bitiririm dedi ve kendi kafasına göre bir süreç başlattı. bugün de işin içinden sıyrılmaya çalışıyor ama yemezler. analar ağlamıyor diye terörü seçime alet ederken, devlet meselesini parti sloganı yaparken iyiydi de bugün o süreç bir yerimizde patlayınca onlar çok rererö mü oldu?
yiğit bulut, ergün diler gibi ideologlarla işiniz zor, ama acı olanı şu ipe sapa gelmez politikalarınızla bizim de içimizi yakıyorsunuz. dünya lideri olana kadar git de memleketinin ortasında kimlik kontrolü yapanlara bir sor bakalım neciymiş o şerefsiz paçavralar?
Tutturmuşlar çözüm çözüm diye. Lan sen ezildiğini iddia ettiğin etnik kimliğinle doktor mühendis savcı olabiliyor, devlette önemli yerlere gelebiliyorsun. terörist haliyle meclise giren bile var.
Onu geçtim. Biz burs alamazken bunlar 100 kardeş olduğu için başbakanlık bursu da alabiliyor. Üstüne rektörlük bursu vs. Doğuda yaşayanlar elektrik faturası görmemiş hayatlarında.
istediğiniz yerde oturabiliyorsunuz. Hem doğuda hek batıda. Minibüs hatları falan da hep ellerinde biz bir şey diyor muyuz?
Peki şimdi soruyorum pek namuhterem bölücü. Çözüm arıyorsun da Sorun nedir?
--spoiler--
“işte o zaman biz arada kaldık. Açık olarak 'savaş planımız var, tüm hazırlıklarımızı yapmışız; biz savaşı sürdürmek istiyoruz' diyemedik. Esas olarak bunda hata ettik. (…) Yani sürecin geliştirilmesinde çok istekli olmadığımızı uygun bir dille yansıttık. Aslında savaşmak istiyorduk. Ama gerçekleştirdiğimiz savaş planını iptal etmek zorunda kaldık. Karlar eridikten sonra o cephanemizi ve ağır silahlarımızı gidip o alanlardan tekrar geri çektik. (…) Eğer Önderliğin sözünü ettiğimiz çabaları olmasaydı, zaten 2012 yılı sonrası Türkiye büyük bir çatışma sürecine girecek ve son iki yıldaki seçimler süreci söz konusu olmayacaktı.”
Dünkü yazıda Murat Karayılan'ın 7 Haziran seçimlerinden sonra yaptığı açıklamadan bu bölümü hatırlatmak istemiştim.
Dün mevzuyu başka açıdan ele almıştım ama, bu Karayılan'ın açıklamaları adeta bir cevher. Pek çok yönden üzerinde durmayı hak ediyor.
Öncellikle, Karayılan, tüm Çözüm Süreci boyunca PKK'nın tüm çıkışlarının taktik manevradan öteye geçmediğini itiraf etmiş oluyor.
Yani, PKK'nın ve HDP'nin hükümet üzerinde kurmak istediği “Adım atmıyorsunuz” baskısının bir yalana dayandığını, hiçbir zaman çekilmek gibi bir fikirde olmadıklarını, süreci çökertmek ve zaman kazanmak için ipe un serdiklerini, fırsat kolladıklarını ispat etmiş oluyor.
PKK ve HDP'nin o sayısız “Çözüm Süreci'nde hükümet üzerine düşeni yapmıyor” çıkışları koca bir yalandan ibaret. Yalan, çünkü bazıları bunu hükümet ile örgüt arasındaki sürece dair yorum ve beklenti farklılığına dayandırıyordu.
Zaten, kaçak Savcı Zekeriya Öz'ün o skandal tweet'i, gayrimilli ittifak'ın gönlünün aslında nerede olduğunu açık etmemiş miydi? Öz, “PKK müdahil olsaydı hükümet şu an olmayacaktı” demişti.
Karayılan'ın sözlerinden, PKK'nın 2013 itibarıyle yaklaşan üç seçim öncesi dönemi, Türkiye ile savaşmak ve fiili bir kopuş yaratmak için bir büyük fırsat gördüğü anlaşılıyor. Zekeriya Öz de aynı fikirde. Gezi günlerinde eski merkez/ulusolcu medyanın kalemşorları ve jiletçi elit aydınların Kürtlerin sokağa çıkmamasına ne kadar sinirlendiğini, çağrılar yaptıklarını, hakaret ettiklerini hatırlarsınız.
Ülkenin Batı'sı ve Doğu'su aynı anda karıştırılabilseydi, PKK, paralel örgüt ve elitler bir taşla üç kuş vurmuş olacak, Erdoğan'ı devirmekle kendilerine düşen payı alacaklardı.
Senkronize olamadılar.
Gezi, 17/25 Aralık ve 6-8 Ekim farklı tarihlerde gerçekleşti. Böylelikle atlatılabildi.
Gezi'de beyaz Türkleri, 17/25'te paraleli, 6-8 Ekim'de PKK/HDP'yi harekete geçirdiler.
Zekeriya Öz'ün hayıflandığı gibi, bunların üçü de aynı anda tezgâhlanmalıydı. Allah ayaklarına doladı. Çağdaş bir Babil Kulesi felaketi yaşadılar ve “timing”leri tutmadı.
Bunun üzerine Demirtaş'ı güçlendirerek, HDP'deki barış yanlılarını susturdular. Barajın aritmetik etkisini kullanarak HDP üzerinden Meclis'i siyasi belirsizliğe sokacaklar, eşzamanlı olarak PKK da bölgede fiili Kobani durumları yaratacaktı.
Aynen de yaptılar. Cizre bunun bir denemesiydi. 6-8 Ekim'de 50 Kürt vatandaşı öldürmelerine rağmen cezasız kalmışlar lakin kitle desteği alamamışlardı. Ama artık tek parti hükümeti yokken, Sayın Erdoğan ağır bir saldırı ile muhasara altına alınmışken, bu sefer başarılı olabileceklerini düşündüler.
Şu an, Çözüm Süreci üzerinden Sayın Erdoğan ve hükümete yüklenmelerinin nedeni barışı umursadıklarından değil, PKK'nın başarısız, darbenin sonuç vermemiş olmasından.
PKK'ya soluk aldırmak için etkisizleştirdikleri Öcalan'ı devreye almak istiyorlar.
Mümkünse 1 Kasım seçimlerini yaptırmamak, değilse seçimlerde yine bir koalisyon/bunalım durumu yaratmak için ellerinden geleni yapacaklar.
Biz de bu tablodan anlıyoruz ki, Çözüm Süreci değil PKK'yı güçlendirmek, onu en güçlü durumunda hareketsiz bırakmış, Beyaz Türkler ve paralel örgüt ile senkronize olmalarını, yani bir darbe ve içsavaşı engellemiş. Bununla da kalmamış, bu süreçte güvenlik güçleri, yargı, istihbarat paralelden epeyce temizlenmiş, kendini toparlamış. Öyle ki, PKK tarihinde olmadığı kadar ağır bir yenilgi yaşamakta.
Çözüm Süreci'ni sonuna kadar savunan, çökmemesi için uğraşan, anaların ağlamaması için baldıran zehri içen Sayın Erdoğan ve hükümetimiz olmuştur. 11 Temmuz'da süreci bitiren, 22 temmuzda yataklarında iki polisimizi infaz eden ve savaşı başlatan PKK, onları kışkırtan/koruyan da paralel ve beyaz Türk elitleridir.
Tüm bunlar olurken yaşanan şehitler bizleri kahretmektedir. Ancak, bu sorun sanki AK Parti'nin yarattığı bir meseleymiş, bu örgüt zaten 50 bin insanın ölümünden mesul, tüm istihbarat örgütleriyle düşüp kalkan bir yapı değilmiş gibi “analiz” yapmak kötü niyetliliktir.
Belki PKK, eğer Çözüm Süreci ve Sayın Erdoğan'ın stratejik dehası olmasa, bundan iki, üç sene önce Karayılan'ın hayal ettiği içsavaşı başlatacak, hep birlikte ülkeyi Suriye'ye çevireceklerdi.
Ama Erdoğan topunu birden susuz götürüp susuz getirdi.
Hasılı Cumhurbaşkanı'nı değil mahkemeye vermek, Nobel'e aday göstermek gerekir.
--spoiler--