yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü asi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
denedim. soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği kadar akşamdı
hiç bir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.
bir hattatın yüzümüze aşkettiği bir tokattır bu masal. ismet özel eline kalemini alıp satırları örmeye başladığında bilmediği/tanımadığı insanları çıldırtacağını hesaba katmıştır elbet. yüreğimize doğru akan bu nehir tam yüreğimize geldiğinde bereketli dizleri ile bir delta oluşturuyor orada. bize gizliden diyor ki gidin o bereketli deltaya bir şeyler ekin/ekin ki yeşersin yüreğinizin içinde sırlar/kalemler/çocuk(lar)luk/kelimeler/şiir.../aşk...
satır satır süren bir ders. her dizesi önce bir kuşun kanatlarını çırpıyor sonra kalbinde aşktan eser kalmamışların kalbine kriz oluyor. hangi şok faide edebilir tekrar hayata döndürmeye/kalbinizin geçirdiği krizi atlatmasına. saatlerce okuyun. tekrar tekrar okuyun. şiir yine ilacıdır oluşturduğu krizin. her satırı sizi biraz daha size yaklaştıracaktır.
son tahlilde metazorik kalıplarla yazılmış şiirlere karşı bir derstir ve elbette o metazorik şiirleri yazanların suratına nakış nakış örülmüş bir yumruk.
arkeologlar büyük sabır ve özveriyle çalışarak bilmem ne mabedinde, bilmem kaç bin senelik bir eski parşömen bulurlar da dünya' yı ayağa kaldırırlar. o uygarlığın, devletin büyük sırlarına mazhar olacaktırlar sonunda. binbir hevesle bütün linguistleri başlarına toplarlar. nihayet, gerekli notasyon keşfedilir ve metin şifre çözücüye yüklenir. yıllar süren çalışmaların sonucu devlet sırrı yerine, haşlanmış yumurta tarifi çıkar. artık o keşfin hiçbir esprisi kalmamıştır. eğer hiç çözülmemiş olsaydı, sonsuza değin muhafaza edilecek merak, heyecan ve efsun baki kalacaktı.
insan kimi zaman kendini bu şekil bir antik metine dönüşmüş halde buluyor. her şeyi ortaya çıkmış, sır mır hak getire artık. işte böyle zamanlarda kişi kendini bir dağ keçisi kıçı misali açıkta kalmış hissediyor.
sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
bilmek. bu da ürkütüyor. gene de biliyorum:
kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.