çölde çayı hatırlıyor musun

entry3 galeri0
    1.
  1. k dergisi'nda vakti zamanında çıkan güzel bir yazıydı kendisi;

    bir kadın. güzel bir kadın. sevilmenin ötesinde bir şeyleri hak eden. zeki, ince, seksi, bilgili, saygın mizaçlı; alabildiğine kendine has ve bir o kadar da yakın.
    bir adam. etkileyici, erkekliğin ancak tecrübeyle edinilebilecek erdemlerine sahip, çekici ve biraz alaycı. donanımlı, zevk sahibi ve tutkulu.
    aşk. kelimelerin anlamlarını ağdalı bir şehvetle kazandığı ve akabinde kifayetsizleştiği, dehlizlerinden bilinmezlik fışkıran yegane liman.
    uçsuz bucaksız bir çöl ve esrar dolu geceler. bir kent. işığından ve karanlığından şehvet dalgaları süzülen ruhani bir mekan. herkül'ün bağrına bastığı ante'nin aşk eylediği, ebabil kuşlarının kuzeyin uçsuz bucaksız ovalarından taşıdıkları topraklardan kurulmuş; güünahkar yazarların büyülü cenneti, kolay aşkın, karanlık ve gizemli gecenin, esrarın aryalı çağrısında sarhoş olunan, her hücresinde şehvet dumanlarıyla boğan mistik şehir, tanca.
    hayal ürünü bir dünya yaratmak için gereken her türlü zihin kamçılarının su ve hava gibi etrafta fink attığı hayal şehir...
    ve belirsizlik ve coşku ve mutsuzluk ve aşk... ve birbirine sürgün iki yabancı...
    ve çelişkiler, alabildiğine tutarsız, cevapsız... ve hayat, sonsuza kadar yaşanmaya devam edecek gizemli bir yolculuk...
    aksi, tersi çelişkili, riyakar olan hayat değildir. alabildiğine düz, pazarlıksız ve açık seçiktir onlar. huzursuz olan, dolaylı olan, çelişkili olan insanlardır. tek bedene iki yabancı hapseden varlıklar, yani biz insanlar.
    içimizde bir yabancı yaşar hepimizin, derinlerde, hiçbir zaman yanıbaşına kadar sokulamadığımız, tam olarak tanımlayamadığımız o metruk derinlerde, ona en yakın hissettiğimiz zamanlarda bile kendimizi ona ya da onu kendimize teslim edemeyiz. bir mücadeledir gider, kimsein duymadığı şimşekler çakarken ve kimsenin farketmediği damlalarla ıslanırken, biz kendimizi içimizdeki yanacıya tam anlamıyla ait hissedemezken. böylece tek bedende iki yabancıya dönüşürüz, birbirinden uzak, kopuk, farklı, ama birbirine mahkum ve sonsuza kadar birbirine sürgün.
    işte bu yüzdendir hayata, aşka, sevgiye, mutluluğa ya da yalnızlığı karşı dengesiz oluşumuz, bu yüzden tutarsızlıklarımız olur, kendimizle çelişiriz, içimizdeki yabancıyla çelişiriz, hayatla, kararlarla ve aşkla çelişiriz. çelişkiler yaratırız tek bedene hapsolmuş iki yabancı sebebiyle.
    biri durmak isterken diğeri gitmek ister, biri sevmek isterken diğeri kaçmayı tercih eder. biri dürüst ve samimiyken öteki karmaşalarla, esrarengizliklerle, şamatalarla ve yalanlarla bezenir. biri kıymet bilirken diğeri acımasızdır, biri şefkatliyken diğeri şehvetlidir. biri tanrı'ya inanırken, diğeri şeytana satar kendini. işte bu yüzden yaşarız ve bu yüzden aşık oluruz, ağlarız, kahkahaya boğuluruz, neşeyle dolarız, kedere boğuluruz. bu yüzden içki, tütün içer ve sırf bu yüzden sağlığımıza dikkat ederiz. içimizde yaşayan yabancıyla birlikte tek bedende iki yabancıya dönüşürüz. birbirinden uzak ve sonsuza kadar birbirlerine sürgün iki yabancıya. bu da bizi çelişkili, yaratıcı, coşkulu, çekici, seksi, şehvetli yapar. aynı bedende yaşayan iki yabancıya yani bir insana dönüşürüz. bazen iyi bazen de kötü ama hep huzursuz, tedirgin, çelişkili yaratıklara. * *
    2 ...
  2. 2.
  3. bunu hatırlıyorum; film de iyi, teoman'ın da şarkısına konu etmesi ilginçti... kumla karışık rüzgarlardı aşklarımız; her bir tanesi ayrı yöne mi gidiyordu duygularımızın yoksa kafayı mı bir türlü toparlayamıyorduk; bir türlü çözememiştim...
    1 ...
  4. 3.
© 2025 uludağ sözlük