yurdum insanının bir kısmının lokantalara girebilme sebebidir. tipe göre yanında bayat ekmek verir lokantacı. çünkü bazı fukara bir tabak çorbayla bir sepet ekmek devirir çoğu zaman.
sözcüğün kökeninde arapça şurb kelimesi yatmaktadır. bu sözcük önce farsçaya, içilen bir şey anlamında şurbe/şorbe olarak geçmiş.
Biz de farsçadan bu kelimeyi alarak dilimize uyarlamışız.
bazen, sabah sabah olsa da yesek * denilen sıvı yiyecek. hayır hayır öyle akşamdan kalmalar için değil, ya da illa da işkembe çorbası değil sözünü ettiğim. hani, tarhana olur, mercimek , ezo gelin olur iyi olur hayır demem yani. bolca limonlu olacak. bu saatte cihangire * ya, * çorba içmeye gidesim geldi yahu. *
çok ciddi bir ekonomik simgedir.
esnafa "abi işler nasıl?" diye sorarsınız, "çok şükür çorbamız çıkıyor" der. eskiden polis, olur olmaz ceza sebebi bulur bi çorba parasına yırtardınız.
reklamcılar da bunu farketmiş olmalı ki bu işten çorba çıkarmaya çalışmışlar:
her içişimde, zamanında fakirlikten alternatif bir içiş stili geliştiren arkadaşım aklıma gelir ve gülerim.
zeytinburnu mevlana pidecisinin çorbası meşhurdur. zaten bizim de çorba alacak kadar paramız vardır. içeri girip iki çorba söyledikten sonra hemen çorbalar gelir. ben önce önüme gelen kaşığı kağıt peçeteyle temizlemeye çalışırken, arkadaşım çok hayati bir bilgi verircesine (ki o zamanlar için gerçekten önemli bir bilgi sayılırdı)
-lan oğlum ne yapıyorsun?
-kaşığı temizliyorum
-olum kaşık kullanmayacaksın ki
-mal o zaman nasıl yiyeceğim
-siktiğim, ekmekle yiyeceksin böyle (ekmeği alıp çorbaya bandırır)
-ahahahhaa!! *
-(garsona seslenir) dayı bi sepet ekmek daha verir misin?
başka memleketlerde okuyorsanız sizin için en önemli yiyeceklerden biridir. sıcak olanı makbuldür. çocukluk yıllarında içilen ekmekli lapa kıvamındaki çorbanın yerini hiçbir şey tutamaz.