insanın daha da çok sinirlenip kıyafetlerle "al ulan aaaal! aaal aaaal..." çığlıkları eşliğinde duşa giresi gelen durumdur. Az bir yerin ıslanması sorun değildir de o ıslaklığın verdiği psikolojik rahatsızlık delirtir her bünyeyi. Bacağını kesmek ister kuşkusuz her kişi. sadece çorabı çıkarmayı tercih edenler de mevcuttur elbet.
yaz sonu gelmiştir, havalar serinlemiş ve artık pantolon giyilmektedir, ilk yağmurlar başlamıştır. gidersin arkadaşının teknesine, girersin içeri o sırada yağmur başlar, kamaraya sığınır çay eşliğinde hafif üşüye üşüye yağmuru seyreder bide sohbet edersin. atmosfer 10 numaradır. yağmur diner ve gitme vakti gelir, tabi pabuçlar da çıkarılmıştır tekne adabı gereği, ancak unutursun ayağındaki çorapları, bir iki adım atarsın dalgınlıkla ıslak zeminde. işte artık günün mahvolmuştur, işin kötüsü birde o ıslak çoraplarla pabuçları ayağına geçirmek zorundasındır.
mutlu bir şekilde giderken ayağınızdan "vıccık" diye bir ses duyar ve kaldırırsınız. işte onda çorabın tabanı aşağı doğru sarkar. öyle garip bir duygudur ki sövsen sövülmez...
berbat bir durumdur efendim. ıslak zemine ayaklarınızla temas ettiğinizde ilk etapta birşey hissetmezsiniz. bir iki saniye geçince o ıslaklık önce ayağınızı sarar. sonra sanki tüm vücudunuz ıslanmış gibi sinirlerinirsiniz. o çorapla herşeye rağmen "yola devam" kararı alırsanız ayağınızın altında kızarıklıklar meydana gelebilir. bu durumda bir süre ayağınızı yere bastığınızda acı hissedersiniz.
özetle sinsi bir yılan gibidir o halıdaki, paspasdaki, fayansların, parkelerin üstündeki ıslaklıklar. pusuya yatar ve tuzağa düşmenizi bekler. aman diyim.
hayattan o dakika için soğutan andır. isyan edesiniz gelir, edemezsiniz; küfretmek istersiniz edemezsiniz. otobüste ayakta kalan tek kişi olmak kadar koyar.