kafanın içindekileri toparlayamamaktan ve sıraya koyamamaktan kaynaklanan sorunsal. kronolojik olarak sıraya koyup toparlamaya çalışmak çözümmüş gibi görünebilir ve buna yazma işinin yardımcı olabileceği düşünülebilir ancak:
bu durumda (yazarken) aynı sorunla başbaşa kalınır. yazarken bir önceki adımın daha iyisini farkedeceksindir çünkü.
işte zaten tam da bu yüzden sokrates, öğrencisi platon'a yazma işinin saçma bir eylem olduğunu söylemiştir. düşünen kişi er yada geç doğal bir şekilde derdini anlatabilecek noktaya gelecektir. yazma işi de hem başkalarının fikir ve konuşmalarını not edenlere hem de kendi fikirlerinden son derece emin olan (cahillere) kalır. yani, esasen bilge kişi yazma işiyle pek uğraşmaz, spontane, doğaçlama yaşar. illa derdini anlatabilmesi de gerekmez zaten, zira düşünceler hayatı çoktan şekillendirmiştir ve şekillendirmeye devam edecektir.
editnot: tabi bir de düşünme var düşünme var. sen şimdi ticari bir konuda düşünüpte anlatamıyorsan git bir doktora falan görün.
Kadınlar anlatır, anlatırken güler,ağlar,kızar, kinlenir, dertlenir vs böyle gider.
Erkek öyle değildir. Çünkü erkeğin bir duruşu olmak zorundadır. "Baba" duruşudur bu. Her zaman dağ gibi olmalı, çınar ağacı gibi olmalıdır. Dertsiz, sıkıntısız, her problemi çözen kaya gibi adam olmalıdır. Genel olarak erkeğe bu gözle bakıldığı için erkek anlatamaz, yaşar. Ya da yaşamak zorunda kalır.