Saf olabilirim,
Ama salak biri değilim.
Buna istinaden kötü biri de değilim.
Ve evet bunu açık yüreklilikle de dile getirebilirim,
Çünkü karşımdaki insana yaklaşımlarımda yoktu hiç art niyetim..
Ne tuzak kurdum önüne birinin,
Ne de arkasından oyun çevirdim..
Kimseye düşmanlık beslemedim,
Bana düşmanlık besleyenleri de Allah'a havale ettim..
Asla kimseyi bile bile incitmedim,
istemeden incitecek gibi olsam kendimi geri çektim,
Beni incitenler mi?
Onları çoktan affettim..
Evet benimde vardı içimde şeytan ve meleklerim,
Ama ben meleklerimin öğütlerini dinlemeye gayret ettim..
Hiçbir zaman sevdiğim kadar sevilmedim,
Yine de sevmekten vazgeçmedim..
Yeri geldi canımı acıtanları bile sevdim,
Hatta onlar için dua bile ettim..
Canım yanarken,
içim kan ağlarken bile hep gülümsedim,
Ve bundan daha öteye gitmedi samimiyetsizliğim..
Çoğu kez suistimal edildi iyi niyetim,
Ama iyi niyetimden de vazgeçmedim.
Çünkü ben bir pire için yorgan yakabilen bir tip değilim..
Maddi olan hiçbir şeye tamah etmedim,
Belki de bu yüzdendi manevi yönden yoksun insanlarla imtihan edilişim..
Hiç kimseyi kendime oyuncak etmedim,
Samimiyetle geleni geri çevirmedim,
Yeri geldi çok ezildim,
Ama daha hiç kimseyi ezip geçmedim..
Bunlardan pişman mıyım peki?
Tabi ki de hayır asla değilim..
Çünkü bu benim!
2+2=4 ederim,
Eğer 3 görüyorsan beni,
Bu senin eksikliğin..
Yok eğer 5 görüyorsan,
O da senin mübalağayı sevişin..
işte tam da böyle ...
--spoiler--
insanlar hiç tatmin olmazlar. ellerindeki azsa, daha fazlasını isterler. ellerindeki çoksa, daha da çoğunu isterler. daha da çoğunu elde ettiklerinde ise, keşke azla mutlu olabilseydik derler, ama bu yönde küçücük bir çaba bile harcayamazlar.
mutluluğun ne kadar basit bir şey olduğunu anlayamadıkları için mi acaba? az önce buradan koşarak geçen blucinli, beyaz tişörtlü kız ne istiyor olabilir? onu biraz durup bu pırıl pırıl güzelim günü, mavi denizi, arabalarındaki bebekleri, plaj boyunca sıralanan palmiyeleri seyretmekten alıkoyacak kadar ivedi ne olabilir?
"koşma,çocuk! her insanın yaşamındaki en önemli iki varlıktan, tanrı ve ölümden asla kaçamazsın. tanrı attığın her adıma eşlik eder ve yaşamın mucizesine aldırmadığını gördüğü için kızar. ya da ölüme aldırmadığını. az önce koşarak bir cesedin yanından geçtin de fark etmedin bile."
igor bunları düşünerek cinayet yerinden birkaç kez geçti...
--spoiler--
üç kere gümledi babil
ve fışkırdı kin ve nefret!
çöl de değilsiniz halbuki?!
bu kuruluk, açlığınızdan olsa gerek!
o dağ, o zirve size göre değil
bırakın bu işleri
devletin işi de suyun işi de çok önemli!
karanlığınızı yitiriyorsunuz epeydir gerçek!
bir şair zulmetin içinden de doğar
eyvallah ve amenna
bilseydiniz bunu
korusaydınız ağırlığınızı şayet
akmazdınız yatağınıza kor!
seyir uzun ve taşlı!
saymakla bitmeyen
bir taş, iki taş, üç taş
düştü düşecek!
olmaz ihtiyar
bu oyun çok size
dön baba dön ha baba dön!
bitmeye çok var
bu oyun zor size!
üç kere gümledi babil!
ve fışkırdı ağrı yapan kanlı irin!
çölde değilsiniz halbuki?!
yürürken yandan yandan devirdiğiniz ağaçlar
eski filmlerde
eski hikayelerde
eski şiirlerde
eski romanlarda
eski şarkılarda yok artık!
teslim olun! yaşlandınız. şip şak!
turgut'un dursun'u da hala bekliyor bakın!
"bahçeler dursun, kızlar dursun"
oh ne ala ne ala
çürüyen su aşkına
aşk üstüne aşk aşkına!
önler arkalar sağlar sollar sobe!
sahi siz nerelerdesiniz?
yoksunuz!
yoksun!
yok!
yo!
yeter!
bu çekim burada biter!
ve bir şarkı başlar birden mor mor!
saygılar saygılar saygılar...
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.
Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.
Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
in cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.
içimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.
Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.
Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!
Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
iki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.
Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.
Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..
kaldırımlar - necip fazıl kısakürek'in paris'te ayyaş olduğu günlerde yazılmış.
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin O'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim..." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
ilişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak..
Ben seni severim aslında da; düzenim bozulur diye korkuyorum Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.Sinemaya gitmeye, ele ele tutuşmaya falan kalkarız işin yoksa; saç tara, parfüm sık.Küsmesi, barışması, ayılması, bayılması.
Ona baktın, bunu süzdün tafraları..Hatta; eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması..
Bu kadar ceremeye ne gerek var. Uzaktan sev yar, uzaktan.
bir ucu bir kuyuda kaybolan rüzgârlı bir şosede
bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalınayak
yüzü saçlarıyla örtülü kavuşma saatımızın
bir de ağır yürüyor ki deli olmak işten değil
bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak
ben de telefon direğine bağlıyım kollarımdan
yüreğim de yorgun mu yorgun duracak nerdeyse
bir de alnıma bir su damlıyor aynı yere artsız arasız
bana doğru yaklaşıyor kavuşma saatımız yalnayak
ben de seni düşünüyorum da seni düşünüyorum
ben de seni düşündükçe o da ağırlaştırıyor
yürüyüşünü
bu böyle giderse yıkılabilirim direğin dibine
o yanıma varmadan... nazım hikmet
çoğu zaman bir şarkının yerini tutar ya da duyguya ihtiyaç duyarken seni bu konuda besleyecek öznenin yerine geçecek özveriye sahip bir durumdur.sinir sisteminde boşalma rolü oynar,anlatılmak istenilen duyguyu saf,berrak ve nitelikli bir dille anlatır,anlattırır.insan doğasına iyi gelen veya aykırı olan her şeyi çekilebilir kılar.en çok ta çok 'şiir'anlatan yazılar ya da çok yazı anlatan 'şiir'ler.
Har içinde biten gonca güle minnet eylemem
Arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
Sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem
Bir acaip derde düştüm herkes gider karına
Bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
Zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
Rızkımı veren hüda'dır, kula minnet eylemem
Oy nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
Yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
Cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
Yeryüzünün halifesi hünkara minnet eylemem
Yerin seni cektigi kadar agirsin
Kanatlarin cirpindigi kadar hafif..
Kalbinin attigi kadar canlisin
Gozlerinin uzagi gordugu kadar genc...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kotu..
Ne renk olursa olsun kasin gozun
Karsindakinin gordugudur rengin..
Yasadiklarini kar sayma:
Yasadigin kadar yakinsin sonuna;
Ne kadar yasarsan yasa,
Sevdigin kadardir omrun..
Gulebildigin kadar mutlusun
Uzulme bil ki agladigin kadar guleceksin
Sakin bitti sanma her seyi,sevdigin kadar
sevileceksin.
Gunesin dogusundadir doganin sana verdigi deger
ve karsindakine deger verdigin kadar insansin
Bir gun yalan soyleyeceksen eger
Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin.
Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret
ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin
Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin
Günesin seni isittigi kadar sicak.
Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin
ve guclu hissettigin kadar guclu.
Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin.. iste budur
hayat!
Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin
Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar usursun
ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun
Cicek sulandigikadar guzeldir
Kuslar otebildigi kadar sevimli
Bebek agladigi kadar bebektir
ve herseyi ögrendigin kadar bilirsin bunu da ogren,
SEVDIGIN KADAR SEVILIRSIN.
( can yücel).
keşke hep masum kalsaydın benim için,
uzaktan ve duvarlara dayanarak izleseydim seni.
keşke tanışmamıza hiç fırsat olmasaydı.
ve seni hayatıma şeker misali karıştırmasaydım
hayat kavramım senden ibaret olmasaydı keşke.
seni hayatımın öznesi yaptım da ne oldu ?
her gece bir acı, her anımda yaralı bir kalp...
öznesi olmayan bir hayata mahkûm bir nesne kaldım sayende.
oysa ne kadar masumdun önceleri,
bir gülerdin dünya gülerdi sanki.
kazara göz göze gelsek yıkılırdı içim.
öpülesi bir el uzanırdı tenime,
dokunurdu içime işlercesine.
ne güzeldi eskiden, uzaktan seyreder,
en yakınlarıma anlatırdım seni.
ne masumdun sen bana.
aniden çıkınca karşıma,
yağmuruna kavuşmuş toprak misali sevindi yüreğim.
bıraksaydınız da yalnız kalsaydım..
birinci vazifen, türk istiklâlini, türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. istiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
ey türk istikbalinin evlâdı! işte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!