etrafındaki insanlara aldanıp unutma, metroda her gün gördüğün ama umursamadığın yüzleri düşün; yalnız doğduk, yalnız büyüdük yalnız öleceğiz. Sadece hayatlarımıza küçük dokunuşlarla müdahale edildi ve yanımızda birilerinin olduğu illüzyonu verildi ama ruhlarımız hep yalnızdı aslında.
En çok istediğim bir şey vardı. istanbul'un en kalabalık noktasında yalnızlığı yaşamak. bir gün baktım o noktadayım. ne yapıyorum ben dedim. istediğin gerçekleşti mutlu muydum. hayır. tekrar bir düzenleme daha yaptım hayatımda. biraz da sizin elinizde. başkaları sizin yanınızda değilse siz gidin, onlar aramıyorsa siz arayın. aynı şeyleri diğerleri de sizden bekliyor olabilir. onun için adım atan siz olun.
Uzun zaman önce böyle düşünürdüm. Ama baktım olucak gibi değil değişmek lazım dedim. Kendimi kitaplara ve yazmaya verdim. Umursamaz olunca insanlar daha çok yaklaşmak istiyor. Kendi iç dünyanı sakladıkça daha çok merak uyandırıyor ve daha çok kalabalıklaşıyorsun.
Ahmet mümtaz taylan hocanın dediği gibidir belki yalnızlık;
"Kuduz bir köpek kadar yalnızım. yalnızlık gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir. ısınmak için güneşin doğmasını beklersin ama, o güneş hiçbir zaman doğmaz. yalnızlık bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir. ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin, ama yine de denemekten vazgeçmezsin; onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın. yalnızlık aynı havayı soluyup da bir türlü yan yana olamamak gibidir. aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin, ama yapamazsın aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar. yalnızlık dediğin eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır yalnızlık."
Kuduz bir köpek gibi olmanıza da lüzum yoktur belki. Belki sadece yanımızdakilerin aklında olmayışımız yeterlidir o aşşağılık yalnızlık duygusu için. Yada aklımızdakilerin yanında değilizdir. Bilemedim ki hangisi daha kötü. Ve bilemedim ki hangisi daha ağır.